Mezun Nöbetleri Basın Bülteni – 12 Aralık 2021

“Bir gün gelecek bu keyfiliğin hesabı sorulacak”

Mezun nöbetinde bir araya gelen Boğaziçililer, mağduru oynayan kayyum rektör Naci İnci’nin kendisini protesto eden akademisyenleri de savcılığa şikayet etmeye başladığına, öğrencilerin de polis takibine ve muhbirlik dayatmalarına maruz kaldığına dikkat çekti. Karşılarında keyfiliği, yasa tanımazlığı ve kurumsuzlaştımayı kendine şiar edinen bir yıkım ekibi bulunduğunu vurgulayan mezunlar, “İnanıyoruz ki biz direndikçe bir gün gelecek, gözdağı vermek için daha en baştan cezalandırmaya dönüşen davaların da, keyfiliğin, yasakçı uygulamaların da hesabı sorulacak” diye konuştu.

Boğaziçi Üniversitesi direnişini genişletmek ve akademisyenlerle öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla her pazar çevrimiçi nöbetle bir araya gelen Boğaziçi mezunları otuzbirinci buluşmalarında, kayyum rektör Naci İnci’nin kendisini protesto eden öğrencilerden sonra şimdi de akademisyenleri savcılığa şikayet etmeye başladığına değindi.  16 akademisyenin, rektörlüğe sırtını dönerek tuttuğu nöbet  ve rektörlük binasına iliştirdiği “kayyımlık” yazılı kağıtlar nedeniyle savcılığa ifadeye çağrıldığını vurgulayan mezunlar “Okulumuzda yılın başından bu yana yaşananları kabul etmediklerini dile getiren öğrencilerin protestolarından, akademisyenlerin o vakur duruşlarından, ellerde tuttulan pankartlardan en çok da kelimelerden korkan bir yıkım ekibi var karşımızda” açıklamasında bulundu. 

Keyfiliği  her anlamda ve her mecrada uygulamaktan kaçınmayan, korku ortamı yaratmadan var olamayacağını çok iyi bilen bu anlayışın ülkede dozu giderek artan baskı rejiminden bağımsız  olmadığını, ondan beslendiğini  belirten mezunlar “Tam da bu nedenle direnişimizin bir memleket meselesi olduğunu sık sık vurgulama ihtiyacı duyuyoruz” diye konuştu.

Boğaziçi mezunları, kuralsızlığı, yasa tanımazlığı ve kurumsuzlaştımayı kendine şiar edinen bu anlayışın meşru her karşı çıkışa gösterdiği şiddetli tepkiden de, kibir ve kaba kuvvetle harmanlanan güç gösterilerinden de korkmadıklarını, tüm bileşenler olarak yeni dayanışma ağları örmeye, direnişlerini artan eylemlilikleriyle genişletmeye devam ettiklerini vurguladı.  

Öğrencilerin, kendilerini darp eden her bir güvenlikçinin işlediği suçu teşhir ederek hukuk mücadelesi yürüttüğünü, maruz kaldıkları polis takibine ve muhbirlik dayatmalarına karşı İnsan Hakları Derneği’nde basın açıklaması yaptığını da hatırlatan mezunlar, bu adımları, tıpkı akademisyenlerin her baskı karşısında yeni bir eylemle yeni bir söz söylemesi gibi, bu mücadeleye farklı alanlar açan, suç işleyenin yanına kalmamasını sağlamaya yönelik önemli girişimler olarak  değerlendirdi.  

“Biz mezunlar da bu eylemliliği bulabildiğimiz her mecrada ve her fırsatta çoğaltmak, daha geniş kesimlere dokunacak şekilde sürdürmek için buradayız. Meşruluğunu kaybettikçe hırçınlaşan, zalimleşen bu otokrat anlayışın çıkmaz bir sokağa girdiğinin bilinciyle özerk ve özgür üniversiteden taraf olan herkesle buluşarak üniversitemize verilen zararları yılmadan duyurmaya, kamuya karşı sorumluluğumuzu yerine getirmeye çalışıyoruz” diyen Boğaziçililer, “İnanıyoruz ki biz direndikçe bir gün gelecek, gözdağı vermek için daha en baştan cezalandırmaya dönüşen davaların da, keyfiliğin ve yasakçı uygulamaların da hesabı sorulacak; neredeyse her gün suç işleyen, vicdanlarını koltuk hevesine kurban eden kanun tanımaz bu yıkımcı yönetim anlayışı  er ya da geç yargılanacak” açıklamasında bulundu. 

Mezun Nöbetleri – 12 Aralık 2021

Bugün 12 Aralık Pazar.  Boğaziçi direnişini genişletmek, akademisyenlerin ve öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla bir araya geldiğimiz otuzbirinci nöbetimiz.

Geride bıraktığımız hafta içinde kayyum yönetiminin, Boğaziçi bileşenlerine yeni bir gözdağı vermek amacıyla hayata geçirdiği keyfi uygulamalarından birine daha şahit olduk.  Kayyum rektör Naci İnci’nin şikayeti üzerine, üniversitemizin 16 hocası, akademisyen nöbeti  ile rektörlük binasına iliştirdikleri ve o binanın yaklaşık bir yıldır gerçekte ne olduğunu herkese hatırlatan “kayyımlık” yazılı kağıtlar nedeniyle savcılığa ifadeye çağrılmaya başladı. 

Mağdur rolü oynamaktan bıkmayan Naci İnci’nin yine bir şikayetiyle 68 gündür adeta rehin tutulan öğrenciler Berke Gök ve Perit Özen’in beklenen iddianameleri  de aynı günlerde nihayet açıklandı. Berke ve Perit’le birlikte 14 öğrenci hakkında hapis cezasının istendiği bu gülünç iddianameyi kabul etmekte bir beis görmeyen mahkeme de duruşma tarihini 7 Ocak olarak duyurdu.  

Okulumuzda yılın başından bu yana yaşananları kabul etmediklerini dile getiren öğrencilerin protestolarından, akademisyenlerin o vakur duruşlarından, ellerde tuttulan pankartlardan en çok da kelimelerden korkan bir yıkım ekibi var karşımızda. 

Keyfiliği  her anlamda ve her mecrada uygulamaktan kaçınmayan, korku ortamı yaratmadan var olamayacağını çok iyi bilen bu yıkımcıların ülkemizde dozu giderek artan baskı rejiminden bağımsız  olmadığını, ondan beslendiğini  biliyor, tam da bu nedenle direnişimizin bir memleket meselesi olduğunu sık sık vurgulama ihtiyacı duyuyoruz. 

Kuralsızlığı, yasa tanımazlığı ve kurumsuzlaştımayı kendine şiar edinen bu anlayışın meşru her karşı çıkışa gösterdiği şiddetli tepkiden, kibir ve kaba kuvvetle harmanlanan güç gösterilerinden korkmuyor; Boğaziçi bileşenleri olarak yeni dayanışma ağları örmeye, direnişimizi artan eylemliliğimizle genişletmeye devam ediyoruz. 

Öğrencilerin, kendilerini darp eden her bir güvenlikçinin işlediği suçu teşhir ederek başlattığı hukuk mücadelesi de, maruz kaldıkları polis takibine ve muhbirlik dayatmalarına karşı İnsan Hakları Derneği’nde yaptıkları açıklama da, tıpkı akademisyenlerin her baskı karşısında yeni bir eylemle yeni bir söz söylemesi gibi, bu mücadeleye farklı alanlar açan, suç işleyenin yanına kalmamasını sağlamaya yönelik değerli girişimlerdir.   

Biz mezunlar da bu eylemliliği bulabildiğimiz her mecrada ve her fırsatta çoğaltmak, daha geniş kesimlere dokunacak şekilde sürdürmek için buradayız. Meşruluğunu kaybettikçe hırçınlaşan, zalimleşen bu otokrat anlayışın çıkmaz bir sokağa girdiğinin bilinciyle özerk ve özgür üniversiteden taraf olan herkesle buluşarak üniversitemize verilen zararları yılmadan duyurmaya, kamuya karşı sorumluluğumuzu yerine getirmeye çalışıyoruz.

İnanıyoruz ki biz direndikçe bir gün gelecek, gözdağı vermek için daha en baştan cezalandırmaya dönüşen davaların da, yaratılan baskı ve şiddet ortamının, yasakçı, keyfi uygulamaların da hesabı sorulacak; neredeyse her gün suç işleyen, vicdanlarını koltuk hevesine kurban eden kanun tanımaz bu yıkımcı yönetim anlayışı  er ya da geç yargılanacak. 

Kayyum rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimler istifa edene, kurumsal işleyişe zarar veren tüm uygulamalar, ders kapatmalar, kampüs yasaklamalar, öğrencilere yönelik soruşturma ve yargılamalar sona erdirilene, hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili karar geri alınana kadar mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz.  

Berke ve Perit’i 7 Ocak’ta Çağlayan’dan alacak, direnişimizin birinci yılını hep beraber okulumuzda kol kola kutlayacağız. 

Kabul Etmiyoruz. Vazgeçmiyoruz.

Mezun Nöbetleri Basın Bülteni– 5 Aralık 2021

Boğaziçi mezunlarından Erinç Yeldan tepkisi

Boğaziçi direnişine destek olmak amacıyla her pazar mezun nöbetinde bir araya gelen Boğaziçililer, Kadir Has Üniversitesi Dekanı, Boğaziçi mezunu Prof. Dr Erinç Yeldan’ın kayyum yönetimi tarafından kampüse alınmamasına tepki gösterdi. Mezunlar, “Kamusal bir alan olan üniversitemiz birilerinin keyfine göre idare edebileceği, beğenmediği insanlara yasaklar getirebileceği, ne düşünüp ne söyleyeceklerine karışabileceği ve kötü niyetini sergileyebileceği bir yer değildir” açıklamasında bulundu.

Boğaziçi Üniversitesi direnişini genişletmek ve akademisyenlerle öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla her pazar çevrimiçi nöbetle bir araya gelen Boğaziçi mezunları otuzuncu buluşmalarında, Kadir Has Üniversitesi İktisadi, İdari ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekanı, Boğaziçi mezunu ekonomist Prof.Dr Erinç Yeldan’ın kayyum yönetimi tarafından kampüse alınmamasını protesto etti. 

Boğaziçi direnişine destek olmak ve  Cuma nöbetine katılmak üzere kampüse gelen Yeldan’ın mezunu olduğu okula girişinin twitter paylaşımı gerekçe gösterilerek engellendiğini belirten mezunlar, nöbet sonrası okudukları basın açıklamasında “Yükselen her itiraza karşı yasaklar listesi hazırlamaktan başka iş yapmayı bilmeyen, okulumuzu yönetemediği uygulamalarıyla defalarca kanıtlanan bu yönetimin hukuksuz her adımı, sansürcü, baskıcı her uygulaması, korkunun, çaresizliğin ve kendini desteklemeyene duyulan tahammülsüzlüğün de bir göstergesidir” ifadesini kullandı.

 “Kamusal bir alan olan üniversitemiz birilerinin keyfine göre idare edebileceği, beğenmediği insanlara yasaklar getirebileceği, ne düşünüp ne söyleyeceklerine karışabileceği ve kötü niyetini sergileyebileceği bir yer değildir. Bu kuruma giren kişiler sırf siz hoşlanmıyorsunuz diye engellenemez, akademik programlar konuşmacı beğenmediğiniz için iptal edilemez, öğrenciler keyfinize göre tutuklanamaz” diyen mezunlar, “Ülkemizin her kurumuna sirayet eden bu anlayışa karşı, durabildiğimiz her yerde dimdik durmak, bulabildiğimiz her mecrada sesimizi yükseltmek, hukuk çerçevesinde her itirazı dile getirmek bir vatandaşlık görevidir. Ve tüm Boğaziçi bileşenleri olarak bizler, bunun için buradayız: Sansürcü, baskıcı, yasakçı her uygulamanızı ısrarla dile getirerek,  bir gün mutlaka hesabının sorulması için takipteyiz” açıklamasını yaptı ve suç işleyenlerin er ya da geç yargılanacaklarına olan inançlarını dile getirdi.  

Boğaziçi Üniversitesi’nde düzenlenmesi planlanan  “Duvarlar ve Sınırlar” başlıklı panele de kayyum yönetimi tarafından müdahale edildiğini hatırlatan Boğaziçililer, katılımcıları arasında bulunan Can Candan ve Feyzi Erçin’ın konuşmalarının,  kampüse giriş izinleri olmadığı gerekçesiyle programdan çıkarılmak istendiğine dikkat çekti. Mezunlar, kayyum rektör Naci İnci’nin bu girişimiyle, görevini kötüye kullanarak bilimsel özgürlüğe doğrudan müdahale ettiğini, sansürcü uygulamalarına bir yenisini daha eklediğini vurguladı.   

Boğaziçi Üniversitesi’nde 2 Ocak 2021 tarihinden bu yana özerk ve özgür üniversite talebiyle devam eden direnişin 225’inci nöbetine, akademik paneli sansürleyen, kampüsü akademisyenlere yasaklayan Naci İnci’nin icraatlarını, Boğaziçi Üniversitesi yayınevinin fiilen kapatılmasını, öğrenciler Berke Gök ve Perit Özen’in tutukluluğunu protesto etmek için aralarında yayıncı ve yazarların da bulunduğu kalabalık bir mezun grubu katılmıştı. 

Nöbet sırasında kampüse girişi engellenen Prof Dr. Erinç Yeldan, karşılaştığı keyfi ve hukuksuz yasağı “Ülkem adına utanıyorum” açıklamasıyla duyurmuştu. 

Mezun Nöbetleri –5 Aralık 2021

Bugün 5 Aralık Pazar.  Boğaziçi direnişini genişletmek, akademisyenlerin ve öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla bir araya geldiğimiz otuzuncu nöbetimiz.

Ülkemiz ve üniversitemiz adına bizleri utandıran uygulamaların yaşandığı bir haftayı daha geride bıraktık. 

Kayyum yönetimi, okulumuzda Cuma günü düzenlenmesi planlanan  “Duvarlar ve Sınırlar” başlıklı panelin katılımcıları arasında bulunan Can Candan ve Feyzi Erçin’ın konuşmalarını, kampüse giriş izinleri olmadığı gerekçesiyle programdan çıkarmak istedi. Bu girişimiyle, görevini kötüye kullanarak bilimsel özgürlüğe doğrudan müdahale eden Naci İnci, sansürcü uygulamalarına bir yenisini daha eklemi ş oldu.  

Ardından yönetimin bir başka müdahalesi geldi. 

Akademik paneli sansürleyen, kampüsü akademisyenlere yasaklayan Naci İnci’nin icraatlarını, Boğaziçi Üniversitesi yayınevinin fiilen kapatılmasını, Berke ve Perit’in tutukluluğunu protesto etmek için aralarında yayıncı ve yazarların da bulunduğu kalabalık bir mezun grubuyla birlikte tutulan Cuma nöbeti sırasında bu kez, ülkemizin en değerli ekonomistlerinden, Kadir Has Üniversitesi Dekanı, mezunumuz Prof Dr. Erinç Yeldan’ın okulumuza girişi twitter paylaşımı gerekçe gösterilerek engellendi. 

Tıpkı daha önce benzer sansürcü uygulamalarla öğrenci klüplerinin etkinliklerini engellediği gibi şimdi de, akademik panellere, konuşmacı isimlerine pervasızca müdahale eden yönetim, Sayın Yeldan’ın kampüse girişini yasaklayarak, oynadığı bu karanlık ve tehlikeli oyunda yeni bir alan kazanmaya çalışmaktadır. 

Yükselen her itiraza karşı yasaklar listesi hazırlamaktan başka iş yapmayı bilmeyen, okulumuzu yönetemediği uygulamalarıyla defalarca kanıtlanan bu yönetimin hukuksuz her adımı, sansürcü, baskıcı her uygulaması, korkunun, çaresizliğin ve kendisi gibi düşünmeyene duyulan tahammülsüzlüğün de bir göstergesidir. 

Kamusal bir alan olan üniversitemiz birilerinin keyfine göre idare edebileceği, beğenmediği insanlara yasaklar getirebileceği, ne düşünüp ne söyleyeceklerine karışabileceği ve kötü niyetini sergileyebileceği bir yer değildir. Burası, aklını kullanan, bilgi üreten, sorgulayan bireyler yetiştirmek için kurulmuş ve tam da bu nedenle özerk  ve özgür olması gereken bir kurumdur. 

Bu kuruma giren kişiler sırf siz hoşlanmıyorsunuz diye engellenemez, akademik programlar konuşmacı beğenmediğiniz için iptal edilemez, öğrenciler keyfinize göre tutuklanamaz.  

Ülkemizin her kurumuna sirayet eden bu anlayışa karşı, durabildiğimiz her yerde dimdik durmak, bulabildiğimiz her mecrada sesimizi yükseltmek, hukuk çerçevesinde her itirazı dile getirmek bir vatandaşlık görevidir. Ve tüm Boğaziçi bileşenleri olarak bizler, bunun için buradayız: Sansürcü, baskıcı, yasakçı her uygulamanızı ısrarla duyurarak, bir gün mutlaka hesabının sorulması için takipteyiz. Çünkü mücadelemiz meşru; suç işleyenlerin er ya da geç yargılanacaklarına olan inancımız ise tamdır. 

Bu karanlık haftada dayanışmamızı yüreklendiren, yüzümüzü güldüren gelişmeler de yaşadık: Direnişimiz, biri ulusal diğeri uluslararası iki çok değerli ödülle onurlandırıldı. Mülkiyeliler Birliği, 2021 Mülkiyeliler Büyük Ödülü’nün “Boğaziçi Üniversitesi Bileşenlerinin, üniversitenin demokratik yapısına, kurumsal özerkliğe ve akademik özgürlüğe güçlü biçimde sahip çıkmaları” gerekçesiyle Boğaziçi Demokratik Direniş Bileşenleri’ne verildiğini açıkladı. 

Kuzey Amerika Orta Doğu Çalışmaları Derneği MESA da bu yılki Akademik Özgürlük Ödülü’ne Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri, akademisyenleri ve mezunlarını layık buldu ve Boğaziçi Üniversitesi’nin gösterdiği direnişin, Türkiye’nin akademik ve siyasi iklimi içinde müstesna bir örnek olduğunu belirtti. Her iki kuruma da değerli destekleri için teşekkür ederiz. 

Kayyum rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimler istifa edene, kurumsal işleyişe zarar veren tüm uygulamalar, keyfi girişimler, ders kapatmalar, kampüs yasaklamalar sona erdirilene  ve hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili karar geri alınana kadar mücadelemizden vazgeçmeyeceğimizi  herkesin bilmesini istiyoruz.

Öğrencileri eğitim haklarından mahrum bırakan tüm soruşturma ve yargılamaların sona erdirilmesini,   61 gündür adeta rehin tutulan Berke ve Perit’in derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz.

Kabul Etmiyoruz. Vazgeçmiyoruz.

Mezun Nöbetleri Basın Bülteni – 28 Kasım 2021

Boğaziçi mezunları Berke ve Perit için çevrimiçi nöbette buluştu

Boğaziçi direnişine destek olmak amacıyla Mayıs ayından bu yana her pazar mezun nöbetinde bir araya gelen  Boğaziçi mezunları, bu kez nöbetlerini 54 gündür cezaevinde bulunan Berke Gök ve Perit Özen için tuttu.  Nöbetin ardından bir basın açıklaması okuyan Boğaziçililer, “Şahit olduğumuz hukuksuzlukların bir gün mutlaka hesabının sorulması için elimizden gelen tüm gayreti göstereceğiz” diye konuştu.

Boğaziçi Üniversitesi direnişini genişletmek ve akademisyenlerle öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla her pazar çevrimiçi nöbette buluşan Boğaziçi mezunları, yirmidokuzuncu nöbetlerini, kayyum rektör Naci İnci’nin şikayetiyle tutuklanan ve 54 gündür cezaevinde bulunan Enis Berke Gök ve Caner Perit Özen için tuttu. Perit Özen’in ailesinin de katıldığı nöbetin ardından bir basın açıklaması okuyan Boğaziçililer, iki öğrencinin, haklarında bir iddianame bile bulunmadan cezaevinde adeta rehin tutulduğunu, eğitim haklarından mahrum bırakıldığını vurguladı. 

Kayyum yönetiminin öğrencilere yönelik baskı politikalarını, gözaltılar, soruşturmalar, uzaklaştıma cezaları, tedbir kararları ve tutuklamalarla sürdürerek bir yıla yaklaşan direnişi bu şekilde kırmaya, bileşenlere gözdağı vermeye çalıştığını belirten Boğaziçililer,  “Berke ve Perit’in yanısıra davaları devam eden tüm öğrencileri korkutarak sindireceğini düşünen bu kayyum yönetimi, adli kontrol ve yurtdışı yasakları nedeniyle mağdur edilen, kabul edildikleri yurtdışı yüksek lisans programlarına gitmeleri engellenen tüm öğrencilerin geleceğinden de sorumludur” ifadesini kullandı.

“Tamamen siyasi amaçlara hizmet eden bu hukuksuz uygulamaların ısrarla sürdürüldüğü, temel hak ve özgürlüklerin saygı görmediği, özerk ve özgür üniversitelerin yok edilmek istendiği, bilime düşmanlık duyulan bir ülkede, hiç kimse için güvenli bir gelecek olmayacağına inanıyoruz” diye konuşan Boğaziçililer “Gençlerimize değerli bir gelecek sunabileceğimiz bir ülke hayaliyle direniyoruz. Bizimle aynı ideali paylaşan herkesi de mücadelemize ortak olmaya çağırıyoruz” açıklamasında bulundu.

Hukukun baskı ve yıldırma aracı olarak kullanılmaması,  kurumların ilkelere  ve değerlere sahip çıkan, liyakate dayalı bir yönetim anlayışına kavuşabilmesi için doğru politikaların üretilmesini talep etmekten, bu konuda ısrarcı ve takipçi olmaktan vazgeçmeyeceklerini belirten Boğaziçililer, “Bizimle aynı ideali paylaşan herkesle çoğalarak bir arada durmayı sürdürecek, şahit olduğumuz bu korkakça girişimlerin bir gün mutlaka hesabının sorulması için tüm gayreti göstereceğiz” diye konuştu. 

“Her tür oyuna ve baskıya rağmen taleplerimizi, kamuya verilen zararları, kadrolaşma gayretlerini, hukuksuz yargılamaları her ortamda dile getirmekten ve eylemliliğimizi sonuna kadar sürdürmekten asla vazgeçmeyeceğiz” diyen Boğaziçililer, öğrencileri eğitim haklarından mahrum bırakan tüm soruşturma ve yargılamaların sona erdirilmesi,   Berke ve Perit’in serbest bırakılması çağrısında bulundu. 

Mezun Nöbetleri Basın Bülteni – 21 Kasım 2021

Mezun nöbetinde bir araya gelen Boğaziçililer, Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü’ne yapılan hukuksuz atamaya değinerek “Bu atama sadece koltuk kapmak için yapılan siyasi bir görevlendirmedir ve Naci İnci yönetimi, üniversitemizin anayasa ile güvence altına alınan özerklik ilkesini bilinçli bir şekilde ihlal etmektedir” diye konuştu.

Boğaziçi Üniversitesi direnişini genişletmek ve akademisyenlerle öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla her pazar çevrimiçi nöbetle bir araya gelen Boğaziçi mezunları yirmisekizinci buluşmalarında okullarındaki kadrolaşma çabalarına dikkat çekerek  atanmış yönetimin talebi ve YÖK’ün görevlendirmesiyle hafta içinde  Sosyal Bilimler Enstitüsü  Müdürlüğü’ne yapılan atamayı gündeme getirdi. 

Şubat ayında  201 akademisyenin %98 evet  oyuyla seçilen ve o tarihten bu yana ataması yapılmayan Profesör Dr. Ünal Zenginobuz yerine tepeden inme bir kararla Bakırçay Üniversitesi’nden bir hukukçunun atandığını belirten mezunlar “Bu atama sadece koltuk kapmak için yapılan siyasi bir görevlendirmedir ve Naci İnci yönetimi, üniversitemizin anayasa ile güvence altına alınan özerklik ilkesini bilinçli bir şekilde ihlal etmektedir” açıklamasında bulundu. 

Atanmış kadronun üniversiteyi yönetemediğini, yönetemedikçe daha çok sıkıştığını ve bu durumdan  etrafında doğru olan her şeyi yok ederek çıkmaya çalıştığını vurgulayan Boğaziçi mezunları, “Okulumuzu ne pahasına olursa olsun ele geçirilecek bir savaş alanı gibi gören, kurumlarını gaspetmek için kendi adamlarına yer açmaya çalışan bu anlayışın kadrolaşma oyunlarına da, kampüsü denetleme gayretiyle tellerle, demir kapılarla, kameralar  ve sivil polislerle ablukaya alma girişimlerine de  boyun eğmeyeceğimizi buradan bir kez daha tekrar etmek istiyoruz” diye konuştu.  

Mevcut yönetimin kendi öğrencilerini ihbar ettiğini, tutuklattığını, haklarında tedbir kararı aldırdığını ve  her ortamda kaba kuvvetle susturmaya çalıştığını hatırlatan mezunlar, bu zorba yönetime karşı haklı olmanın verdiği güçle tüm bleşenler olarak bir arada durmaya devam edeceklerini duyurdu.  

Yaptıkları açıklamada Türkiye’nin bugün yaşadığı yönetim krizinin bir izdüşümüne Boğaziçi’nde şahit olduklarına dikkat çeken mezunlar “Okulumuzu bu yasa tanımaz, totaliter yıkım ekibine bırakmayacak, bu talan düzenine kaptırmayacağız.  Bu kampüste şahit olduğumuz hukuksuzluğu, baskıyı, şiddeti ve  tehdidi dile getirmekten vazgeçmeyecek, bir gün hesabının sorulması için elimizden gelen tüm gayreti göstereceğiz” ifadesini kullandı.  

Mezun Nöbetleri – 14 Kasım 2021

“Kızarmayan yüzlerinize ayna tutmaya devam edeceğiz”

Mezun nöbetinde bir araya gelen Boğaziçililer, kayyum yönetiminin keyfi, yasa tanımaz, baskıcı uygulamalarına her gün yenilerinin eklendiğini belirterek, ilgili kurumlara danışılmadan bölümlere atama yapılmaya başlandığını, akademisyenlerin kampüs içinde gözetlendiğini, haklarında rapor tutulduğunu duyurdu. Öğrencilerin yüksek  sesle dile getirdikleri her itirazdan sonra gözaltına alındığını da hatırlatan mezunlar, şahit oldukları hukuksuz uygulamaları duyurmaktan vazgeçmeyeceklerini vurguladı.

Boğaziçi Üniversitesi direnişini genişletmek ve akademisyenlerle öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla her pazar çevrimiçi nöbetle bir araya gelen Boğaziçi mezunları yirmi yedinci buluşmalarında atanmış yönetimin yasa tanımaz, keyfi uygulamalarının, kaba kuvvete dayalı güç gösterilerinin devam ettiğine dikkat çekti. Senato kararı olmadan, ilgili kurullara danışmadan, liyakate dayalı kriterlere aykırı şekilde  bölümlere atama yapıldığını, başka ülkelerdeki üniversitelerle anlaşma imzalandığını vurgulayan mezunlar, kampüsün de tam bir abluka altında olduğunu herkesin gözetlendiğini duyurdu. 

“Mezunların okula erişimini engellemek için çareyi tel çekmekte bulan, kameralar ve sivil polislerle, muhbir arayışlarıyla tekinsiz bir eğitim ortamı yaratmaya çalışan bu güvenlikçi yaklaşım, kayyum kadronun yönetim becerisine sahip olmadığını da açıkça göstermektedir” diye konuşan mezunlar, rektörlük binasının önünün dokunulmaz alan ilan edildiğini, akademisyenlerin kampüs içinde kameralarla gözetlendiğini, haklarında rapor tuttulduğunu belirtti. 

Naci İnci’nin 6284 sayılı kanuna dayanarak  öğrenciler hakkında tedbir kararı aldırdığını da hatırlatan mezunlar, “Kendisinin  şikayeti üzerine,  haklarında herhangi bir iddianame bulunmadan tek kişilik hücrelerde bir aydan fazladır rehin  tutulan Berke ve Perit’in eğitim hakları ellerinden alınırken, insan hakları ihlal edilirken Naci İnci bu insafsız uygulamayla tüm öğrencilere, hatta tüm Boğaziçi bileşenlerine gözdağı verdiğini zannetmekte, çaresizliğini bu tür girişimlerle örtbas etmeye çalışmaktadır” açıklamasında bulundu.  

Mezunlar yaptıkları basın açıklamasında “Her türlü itirazı tehdit olarak algılayan, yükselen her sesi yasakçı ve güvenlikçi önlemlerle bastırma telaşına giren, pervasızlıkta ve zorbalıkta sınır tanımayan bu garimeşru yönetim bilmelidir ki bizler, sizin kızarmayan yüzlerinize ayna tutmaya devam edecek, şahit olduğumuz bu yaklaşımın hesabının bir gün sorulması için, her yaptığınız hukuksuzluğu, güç gösterisini dillendirmekten, kayda geçirmekten vazgeçmeyeceğiz” diye konuştu.  

Mezun Nöbetleri – 5 Kasım 2021

Özgür üniversite ve özerk akademi özlemiyle dört mevsimi geride bırakan Boğaziçililer olarak bugün bu çimlerde hep birlikte ve yan yana durmanın önemi büyük bizim için. Biz mezunlar, 300 günü aşan direnişimizde her günümüzü sizler gibi bu kampüste yaşayarak, direnerek, kaba kuvvete karşı durarak geçirmedik.  Akademisyenler, öğrenciler ve çalışanlar olarak sizlerin dirayetinizi, inadınızı ve ısrarınızı, hep biraz uzaktan, biraz geriden takip etmek zorunda kaldık ama inanın sizlerden çok şey öğrendik.

Tüm farklılıklarımıza rağmen birlik olmayı, bir amaç için bir arada durmayı , birbirimizi tanımayı, tahammül etmeyi ve bu değerli mücadeleye ortak olmayı öğrendik.

En gergin anlarda bile çözüm arama gayretiniz, herkesin sözünün değer buılduğu anlar yaratma beceriniz, kendinize ayna tutabilme yürekliliğiniz ve dimdik duruşunuz bizlere ilham verdi. Sizin dayanışma biçiminize, mahkeme kapılarında her şeye ve herkese rağmen dans edebilme cüretinize hayran kaldık, kucaklaşmalarınıza özendik. Biz sizlerle büyüdük, kendimizi ve birbirimizi daha iyi tanıdık ve çoğaldık.

Sizin sayenizde  birbirimize umutla bağlıyız artık ve bunun için hepinize minnetarız.

Üniversitemizi yönetemeyen bir anlayışın hoyratlığıyla geçirdiğimiz bu 300 gün bize bir şey daha öğretti:

Kayyum yönetiminin tüm dayatmalarına, hukuksuz uygulamalarına, yalanlarına, keyfi yasaklarına, kurnaz çıkışlarına ve kavgacı tutumuna karşı mücadele verirken, aynı zamanda yüzlerine yerleşen korkuyu, seslerine yansıyan çaresizliği de gördük; ve haklı olmanın gücünü öğrendik.

Türkiye’nin en uzun soluklu direnişlerinden birinin parçası olan bizler artık çok iyi biliyoruz ki, bir arada ısrarla sürdürdüğümüz bu dayanışma bizi, bu ülkede eşit ve özgür yurttaşlar olarak yaşamayı, daha iyi bir hayat kurmayı, demokratik bir toplum yaratmayı dert edinen herkesle bir araya getirdi, sesimizi onlarla  buluşturdu.

İşte tam da bu nedenle Boğaziçi direnişi Türkiye için bir örnek olsun istiyoruz.

Bizleri tüm farklılıklarımıza rağmen bir arada tutan bu direniş bundan sonra sadece bizi değil Türkiye’yi ileriye taşısın, “Boğaziçi dersleri” herkese gerçekten ders olsun istiyoruz.

Çünkü sorunları ortada olan mevcut sistemi bu inanç ve gayretle geride bırakabileceğimize, şimdiye kadar ertelenen, görmezden gelinen çözüm önerilerini tüm bileşenlerin ve aynı ideali paylaşan tüm kesimlerin katılımıyla tartışıp hayata geçirebileceğimize gönülden inanıyoruz.

İçinde bulunduğumuz  tıkanmışlık halinin aşılabilmesi, kurumların ilkelere  ve değerlere sahip çıkan, liyakate dayalı bir yönetim anlayışına kavuşabilmesi için doğru politikaların üretilmesini talep etmekten, bu konuda ısrarcı ve takipçi olmaktan vazgeçmeyecek, çoğalarak bir arada durmayı sürdüreceğiz. 

Kayyum rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimler istifa edene, kurumsal işleyişe zarar veren tüm uygulamalar, ders kapatmalar, kampüs yasaklamalar sona erdirilene ve hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili karar geri alınana kadar biz buradayız.  Öğrencileri eğitim haklarından mahrum bırakan tüm soruşturma ve yargılamaların sona erdirilmesini, Berke ve Perit’in derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz.

Kabul Etmiyoruz. Vazgeçmiyoruz.

Mezun Nöbetleri Basın Bülteni – 5 Kasım 2021

Boğaziçi 300 gündür direniyor

Özgür ve özerk üniversite ideali için 300 gündür direnen Boğaziçililer, dayanışmanın gücünü göstermek ve sesini çoğaltmak için kampüste bir araya geldi. Akademisyenler, öğrenciler, çalışanlar, mezunlar ve öğrenci ailelerinden oluşan Boğaziçi bileşenleri, Türkiye’de demokratik ve katılımcı ilkelere dayalı bir üniversite ideali gerçekleşene kadar mücadeleye devam edeceklerini duyurdu.

Boğaziçi Üniversitesi’nde kayyum yönetimine karşı 2 Ocak’tan bu yana devam eden direniş 300 günü geride bıraktı. Akademisyenler, öğrenciler, çalışanlar, mezunlar ve öğrenci ailelerinden oluşan Boğaziçi bileşenleri, Güney Meydan’da bir araya geldi ve gün boyu süren farklı etkinliklerle, mücadeleye devam edeceklerini duyurdu. 

Akademisyenlerin her gün rektörlük binasına sırtlarını dönerek tuttukları nöbete bu kez tüm bileşenler olarak katılan Boğaziçililer, nöbetin ardından direnişin 300 günü vesilesiyle birer bildiri okudu.

Bildirilerin ortak talepleri başta Naci İnci olmak üzere atanmış kadroların derhal istifa etmesi, tutuklu yargılanan ve eğitim hakları engellenen Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri Caner Perit Özer ve Enis Berke Gök’ün serbest bırakılması, hukuksuzca yargılanan tüm öğrencilerin dava süreçlerinin sonlandırılması ve dersleri iptal edilen akademisyenlerin görevlerine iade edilmesi oldu.

Bildirilerinde Naci İnci’nin ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine yönelik kanuna başvurduğuna dikkat çeken akademisyenler “Kendisi için öğrencilerimize ilişkin aldırdığı koruma tedbir kararı yönetim acizliğinin delilidir” ifadesini kullandı.

Öğrenciler, nöbet sonrasında tutuklu arkadaşları Berke’nin Metris Cezaevi’nden yolladığı mektubu da okudu.  “Herkesin eşitçe fikirlerini paylaşarak ve elini taşın altına koyarak çok güzel şeyler ürettiği 300 gün deneyimledik ve deneyimlemeye devam ediyoruz. Aslında 300 gündür bu okulu yönetenler yine biz bileşenleriz” sözleriyle duygularını dile getiren Berke, mektubunda Boğaziçi için direnenlere selam gönderdi.

Ortak nöbete ülkenin dört bir yanından kampüse gelerek katılan öğrenci aileleri “Herkes bilsin: Bizler çocuklarımızın yanındayız ve onlarla gurur duyuyoruz” açıklamasında bulundu. Mezunlar ise Güney Meydan’da okudukları bildiride “İçinde bulunduğumuz tıkanmışlık halinin aşılabilmesi, kurumların ilkelere ve değerlere sahip çıkan, liyakate dayalı bir yönetim anlayışına kavuşabilmesi için doğru politikaların üretilmesini talep etmekten, bu konuda ısrarcı ve takipçi olmaktan vazgeçmeyecek, çoğalarak bir arada durmayı sürdüreceğiz” dediler. Çalışanlar adına açıklama yapan Eğitim-Sen temsilcileri ise son 300 gündür yaşananların bir üniversitenin nasıl yönetilemeyeceğini gösterdiğini vurgulayarak “Şimdiden Türkiye demokrasi tarihine geçen bu uzun soluklu mücadelemizin eskisinden de güzel bir Boğaziçi yaratacağına inanıyoruz” diye konuştu.

Nöbetin ardından öğrenciler 300 gündür sürdürdükleri direnişin sesini çoğaltmak için sergi, pankart atölyesi, Berk ve Perit’e mektup yazımı ve konser gibi barışçıl etkinlikler düzenledi.

Mezun Nöbetleri – 31 Ekim 2021

Bugün 31 Ekim Pazar.  Boğaziçi direnişini genişletmek, akademisyenlerin ve öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla mezunlar olarak bir araya geldiğimiz yirmialtıncı nöbetimiz.

Özerk ve özgür üniversite mücadelesi verdiğimiz 300 günü geride bırakırken, yeni bir şiddet ve baskı ortamıyla karşı karşıyayız. Kayyum yönetimi, geçen hafta yaşananlardan da anlaşılacağı gibi, üniversitemizi sivil polis gözetiminde, güvenlikçi şiddeti ve çevik kuvvet tehdidiyle yöneteceğini açıkça ilan etmiştir. 300 gündür dile getirilen taleplere karşı söyleyecek tek bir sözü olmayan, acizliğini güç kullanarak gizlemeye çalışan bu yönetimin kof kibrini rektörlük önünde bizzat başlattığı “çadır kavgası”yla hepimiz bir kez daha görmüş olduk.  

Kendi öğrencisi, akademisyeni ve mezununa gözdağı vermekten başka bir şey yapamayan, talepleri dinlemeyi, kavramayı ısrarla reddeden bu yönetimin gözünde üniversite kampüsü, sadece bir tehdit ortamıdır. Yapılan her eylemle, açılan her çadırla ve söylenen her şarkıyla bir itirazın dile getirildiğini, çok sesliliğin  beslendiğini, fikirlerin özgürce tartışıldığını gören ve bundan delice korkan bu anlayışın böyle bir ortamda uzun süre yaşama imkanı yoktur. Ve izlediğimiz kaba kuvvet gösterileri bu yönetimin var olma savaşında ne kadar zorlandığının da göstergesidir.

Üniversitemizi yönetemediğini attığı her adımla adeta ilan eden kayyum yönetimi baskıcı uygulamalarını sadece güvenlikçi tedbirlerle değil idari usulsüzlükler, yasa tanımaz davranışlar ve hukuki oyunlarla da sürdürmeye çalışıyor. Daha önce öğrencileri ihbar ederek tutuklanmalarına neden olan Naci Inci’nin bu hafta da, kendisi için yeni bir mağduriyet yaratma gayretiyle 14 öğrenci hakkında “Ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine yönelik kanuna” başvurarak tedbir kararı aldırdığı bilgisi geldi.

Bu kanun uygulanamadığı için kadınların hayatını kaybettiği ülkemizde bir üniversite rektörünün kendi öğrencilerine karşı bu tedbiri aldırmaya çalışması, mücadele ettiğimiz bu anlayışın pervasızlığını  ve acımasızlığını göstermektedir. 

Polis kasklarının ve kılıfına uydurulan kanunların arkasına saklanarak üniversitemizde var olmaya çalışan, beğenmediği haberlere erişim engeli getiren, sevmediği akademisyenlerin çevrim içi varlığından bile korkan, güvenlikçi takviyesiyle iş yapmaya çalışan  bu yönetimin yüzü hiç kızarmayacak, biliyoruz; ama yılmıyoruz. Kamuoyu önünde onları utandırmaya, haklı taleplerimizi ısrarla dile getirmeye ve tüm paydaşlar olarak bir arada durmaya devam ediyoruz.

Bu vesileyle tüm mezunları 5 Kasım Cuma günü okulumuzda gerçekleştireceğimiz ortak nöbete davet ediyoruz. Her türlü zorluğa, baskıya, tehdide, usulsüzlüğe, yalana ve yasağa rağmen 300 gündür yılmadan sürdürdüğümüz direnişimiz bize dayanışmanın önemini, gücünü ve güzelliğini gösterdi. Hiçbirimiz 300 gün önceki kişi değiliz artık; yeni bir hayata, yeni bir gayeye, yeni bir umuda tutunduk. Gelin bu değerli kazanımı hep birlikte okulumuzda öğrenciler, akademisyenler ve çalışanlarla birlikte kutlayalım.

Kayyum rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimler istifa edene, kurumsal işleyişe zarar veren tüm uygulamalar, ders kapatmalar, kampüs yasaklamalar sona erdirilene ve hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili karar geri alınana kadar biz buradayız. Can Candan’ın bir an önce göreve iade edilmesini, Feyzi Erçin, Seda Binbaşgil ve Özcan Vardar’ın derslerinin devamını, öğrencileri eğitim haklarından mahrum bırakan tüm soruşturma ve yargılamaların sona erdirilmesini, tutuklu öğrencilerin derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz.           

Kabul Etmiyoruz. Vazgeçmiyoruz!