Mezun Nöbetleri – 24 Temmuz 2022

Bugün 24 Temmuz Pazar. Özerk ve özgür üniversite için verdiğimiz mücadelede akademisyenlerin ve öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla bir araya geldiğimiz altmışikinci mezun nöbetimiz.

Geride bıraktığımız haftaya, kayyum yönetimine karşı tüm bileşenler olarak sürdürdüğümüz direnişimize umut veren bir gelişmeyle başladık:  

Direnişimizin hafızasını oluşturan  Can Candan’ın yaklaşık bir yıl önce, Naci İnci tarafından görevine son verilmesini hukuksuz bulan mahkeme bu kararı iptal ederek, Candan’ın yoksun kaldığı özlük haklarının ve maddi mağduriyetinin tazmin edilmesine karar verdi. 567 gündür mücadele ettiğimiz gayrimeşru yönetimin hukuksuzluğunu bir kez daha ortaya koyan bu sevindirici karar, kayyum anlayışına karşı açılan diğer davaların da önemini vurgulamaktadır. Bu davaların da en kısa süre içinde ele alınması ve hayata geçirilen tüm usulsüz işlemlerin iptal edilmesi her geçen gün karşımıza çıkan yeni sorunların önlenebilmesi açısından son derece önemlidir.

Nitekim bugün, yargıda yaşanan gecikmenin vahim sonuçlarından birini, üniversitemizin teamülleri çiğnenerek, bileşenlerin onayı alınmadan ve herhangi bir bilimsel değerlendirme yapılmadan bir günde kurulan Hukuk fakültesi örneğinde görmekteyiz. Sonbahar dönemi için öğrencilere tanıtım günleri düzenlenen bu kaçak fakülte ile ilgili hala devam emekte olan bir iptal davası bulunmaktadır. Kayyum yönetimi tarafından sorumsuzca tanıtımı yapılan bu hukuksuz fakültenin, gelecekte öğrencilere mağduriyet yaşatmasından endişe ediyor, öğrenci adaylarının tercihlerini yaparken hukuka saygı göstermeyen bir hukuk fakültesinde nasıl okuyacaklarını iyi düşünmelerini diliyoruz. 

Kayyum yönetiminin hukuksuz uygulamalarının en çarpıcı örneklerinden biri de dört akademisyenin geçen ay ortaya çıkardığı veri güvenliği skandalıdır. Hatırlanacağı gibi, onlar sayesinde Boğaziçililerin kişisel verilerinin yetkili kurullar bilgilendirilmeden ve kullanıcıların onayı alınmadan özel bir şirkete açıldığını öğrenmiş ve ardından gayrimeşru yönetimin bir dizi hukuksuz, usulsüz uygulamasına şahit olmuştuk.

Hafta içinde 284 akademisyen, bu skandalı ortaya çıkardıktan sonra kayyum rektör tarafından  görevlerinden uzaklaştırılan ve haklarında disiplin soruşturması açılan akademisyenler Yavuz Akpınar,  Emre Otay, İbrahim Semiz ve Tuna Tuğcu ile sözleşmesi usulsüzce feshedilen, idari görevden alınan üniversitemiz öğrencisi  ve Bilgi İşlem Merkezi çalışanı Levent Altay için destek açıklaması yaptı. Tuğcu ve Altay’ın Bilgi Teknolojileri Komisyonu üyesi diğer üç akademisyen gibi görevlerine derhal iade edilmelerini talep eden imzacıların yanında olduğumuzu biz de buradan duyuruyor, veri güvenliği skandalına ilişkin kayyum yönetimine ilettiğimiz sorularımızın bir an önce cevaplandırılmasını talep ediyoruz.

Hayata geçirdiği her uygulamada hukuksuzluğu, usulsüzlüğü  kendine şiar edinen bu anlayış, güç sarhoşluğu içinde her fırsatta iktidar medyasını kullanarak akademisyenleri karalamaya çalışan,  iktidarın kurdurduğu sözde mezun derneği aracılığıyla haremlik selamlık etkinlikler düzenlemeyi, kampüste gösterilecek filmlere karışmayı marifet sayan çaresiz ve tükenmiş bir anlayıştır. Bu yıkım ekibine karşı özerk ve özgür üniversite idealimizi bizimle paylaşan herkesle bir arada durmaya, itirazlarımızı her mecrada yorulmadan dile getirmeye devam edecek, okulumuzu ele geçirmek için yapılan tüm girişimlerin bir gün mutlaka hukuk önünde hesabının sorulması için elimizden gelen gayreti göstereceğiz.

Kayyum rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimler istifa edene, kurumsal işleyişe zarar veren tüm uygulamalar ve atamalar sona erdirilene kadar biz buradayız. İşlerine ve derslerine son verilen akademisyenlerle, üç fakültenin seçilmiş dekanlarının görevlerine iade edilmesini, hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili kararın geri alınmasını, direnenlere uygulanan baskı ve şiddetin sona erdirilmesini talep ediyoruz.

Kabul etmiyoruz. Vazgeçmiyoruz.

Mezun Nöbetleri – 17 Temmuz 2022

Bugün 17 Temmuz Pazar. Özerk ve özgür üniversite için verdiğimiz mücadelede akademisyenlerin ve öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla bir araya geldiğimiz altmış birinci mezun nöbetimiz.

Üniversitemizde dört akademisyenin geçen ay ortaya çıkardığı veri güvenliği skandalıyla bağlantılı her hafta yeni bir gelişme yaşanıyor.

Hatırlanacağı gibi, önce tüm Boğaziçililerin kişisel verilerinin yetkili kurullar bilgilendirilmeden ve kullanıcıların onayı alınmadan özel bir şirkete açıldığını öğrenmiş, ardından bir dizi rezilliğe hep birlikte şahit olmuştuk.

Usulsüzlüğü tespit eden dört akademisyen iktidar yanlısı medyanın da hedef göstermesiyle görevlerinden uzaklaştırılmış, daha sonra üçü hakkında bu karar kaldırılmış, ilgili kurum lağvedilmiş, veri gaspına izin veren kişinin bir rüşvet operasyonunun şüphelisi olduğu yönünde basında haberler yer almış ve kısa süre sonra bu haberlere de sansür getirilmişti. Ayrıca Bilgi İşlem çalışanlarının bilgisayarlarına emniyet tarafından el konulduğu, kritik sunucuların konfigürasyon yedeklerinin de yine bu birimlerce yedeklendiği hatta gayrimeşru yönetimin siber-güvenliği riske sokacak başka anlaşmalara hazırlandığı da yine bu skandalla birlikte öğrendiğimiz gerçeklerdi.

Geçen hafta ise yine bu skandalla bağlantılı bir sahtekarlık ve casusluk girişimine şahit olduk.

Boğaziçi Üniversitesi Genel Sekreterlik görevine beş ay önce tepeden inme bir kararla getirilen Hasan Fehmi Topal’ın bir yurtdışı mezun whatsapp grubuna, son derece yaratıcı bir sahte isim ve mezun bilgileriyle dahil olduğu, yaşanan veri güvenliği skandalına dair bilgi amaçlı yazışmalar yaptığı ortaya çıktı.

Bu platform üzerinden konuyla ilgili istihbarat almaya çalışan, bunu yaparken bizlere karşı tehditkar ifadeler kullanan Topal’ın yazışmalarında ayrıca veri güvenliği skandalını deşifre eden akademisyenlere ve çalışanlara da mesnetsiz suçlamalar yönelttiği anlaşıldı.

Bu konuya ilişkin yurtdışında ve Türkiye’de yaşayan Boğaziçi mezunları olarak hafta içinde yaptığımız çağrımızı buradan da tekrarlamak istiyor, liyakat, dürüstlük, güvenilirlik ve iyi niyet gibi üniversitemizin temel değerlerini benimsemediği açık olan Genel Sekreter Hasan Fehmi Topal’ı ve başta Naci İnci olmak üzere diğer tüm kayyumları derhal istifaya çağırıyoruz.

Sırtınızı siyasi iktidara dayayarak aldığınız yolun sonuna geldiniz. O koltuklarda oturmayı hak etmediğinizi çok iyi biliyor, bu nedenle de ölesiye korkuyorsunuz. Bu korku ve çaresizlik içinde kendinizi bile utandıracak eylemlere girişirken şunu unutmamanızı isteriz:

Bu ülkede özerk ve özgür üniversite mücadelesi veren bizler, karamsarlığa düştüğümüz her an bu korkunuzu hatırlıyor, bize yaşattığınız karanlığı yok etmek için tüm irademiz ve kararlılığımızla bir arada durmaya, eylemliliğimizi sürdürmeye daha fazla gayret gösteriyoruz. Kamuoyu önünde rezil olmayı bile göze aldığınız gülünç girişimleriniz, hukuk tanımazlığınız ve değer bilmezliğiniz sizin beklentilerinizin aksine bizi yıldırmıyor; mücadelemizin anlamını ve haklı olmanın gücünü hepimize sık sık hatırlatıyor.

Kayyum rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimler istifa edene, kurumsal işleyişe zarar veren tüm uygulamalar ve atamalar sona erdirilene kadar biz buradayız. İşlerine ve derslerine son verilen akademisyenlerle, üç fakültenin seçilmiş dekanlarının görevlerine iade edilmesini, hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili kararın geri alınmasını, direnenlere uygulanan baskı ve şiddetin sona erdirilmesini talep ediyor, gayrimeşru yönetimin veri gaspına ilişkin sorularımıza cevap vermesini bekliyoruz.

Kabul etmiyoruz. Vazgeçmiyoruz.

Mezun Nöbetleri – 10 Temmuz 2022

Bugün 10 Temmuz Pazar. Özerk ve özgür üniversite için verdiğimiz mücadelede akademisyenlerin ve öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla bir araya geldiğimiz altmışıncı mezun nöbetimiz.

Direnişimizin 550 gününü geride bıraktığımız bu hafta, tüm bileşenler olarak farklı duyguları bir arada yaşadığımız özel bir hafta oldu.

Her yıl üniversitemizin stadyumunda düzenlenen toplu mezuniyet törenini eylem korkusundan iptal eden kayyum yönetimi,  farklı günlerde fakültelerin düzenlediği resmi törenlere dahi katılamazken, öğrencilerin mezuniyetlerini hep birlikte kutlamak için organize ettikleri alternatif törene de engel olmaya çalıştı; katılanları mezun kartlarını iptal etmekle, kampüse almamakla tehdit etti,  Alternatif Mezuniyet Töreni sırasında da özel güvenlikçiler aracılığıyla huzursuzluk yaratmanın yollarını aradı.

Tüm bunlar, direnişin başından beri hukuksuz ve usulsüz uygulamalarla, baskıcı gövde gösterileriyle okulumuzu ele geçireceğini zanneden çaresiz bir yönetimin kendini hapsettiği hazin karanlığı gösteriyor bize. Hayata geçirmeye çalıştığı otoriter yönetim anlayışıyla şimdiye kadar sadece kendini korkutmayı başaran, bu nedenle mezunlarının, ailelerinin ve akademisyenlerin yüzüne bakamayan,   korktukça daha çok hata yapan bu gayrimeşru yönetim sadece çaresizliğini değil yetersizliğini de böylece bir kez daha ortaya koymuş oldu.  

Bu yönetimin hafta içinde bizleri öfkelendiren, üzen tüm girişimlerine, tüm engellemelerine rağmen mezuniyetlerini coşkuyla, bir arada ve dayanışma ruhuyla kutlayan öğrencileri en içten dileklerimizle kutlarız.

Aramıza hoşgeldiniz.

Alternatif Mezuniyet Töreni’nde de tüm Türkiye’ye gösterdiğiniz o çok renkliliğinizi, yaratıcılığınızı, heyecanınızı ve neşenizi daima korumanızı;  daha iyi bir ülke, daha iyi bir gelecek umudunuzu  kaybetmemenizi dileriz.

Nerede olursanız olun  o kampüsün size ait olduğunu, tüm canlılarıyla birlikte orada büyüdüğünüzü asla unutmayın. Karamsarlığa düştüğünüz anlarda dayanışmamızın gücüyle bugüne kadar neler başardığımızı ve birlikte daha neler yapabileceğimizi düşünün.

Özerk, özgür ve demokratik üniversite mücadelemizde yalnız değiliz ve olmayacağız.

Sizin de pankartlarla dile getirdiğiniz gibi, hayatın iktidara direniş olduğu bu zor zamanları bir gün mutlaka geride bırakacak, iyi ve doğruyu hep beraber arayarak katılımcı, demokratik, şeffaf, hesap verebilir ve denetlenebilir bir yönetime er ya da geç kavuşacağız. İnanın.

Yolunuz açık, dayanışmanız daim olsun.

Kayyum rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimler istifa edene, kurumsal işleyişe zarar veren tüm uygulamalar ve atamalar sona erdirilene kadar biz buradayız. İşlerine ve derslerine son verilen akademisyenlerle, üç fakültenin seçilmiş dekanlarının görevlerine iade edilmesini, hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili kararın geri alınmasını, direnenlere  uygulanan baskı ve şiddetin sona erdirilmesini talep ediyor, gayrimeşru yönetimin veri gaspına ilişkin sorularımıza  cevap vermesini bekliyoruz.

Kabul etmiyoruz. Vazgeçmiyoruz.

Mezun Nöbetleri – 3 Temmuz 2022

Bugün 3 Temmuz Pazar. Özerk ve özgür üniversite için verdiğimiz mücadelede akademisyenlerin ve öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla bir araya geldiğimiz elli dokuzuncu  mezun nöbetimiz.

Kayyum yönetiminin üniversite içi değerlendirme süreçlerini, liyakat kriterlerini yok sayarak idari kadro oluşturma gayretleri sürerken,  geride bıraktığımız hafta,  özerk, özgür, demokratik ve katılımcı ilkelere dayalı bir üniversite idealine doğru yepyeni  adımların atıldığı, dayanışmamızı genişlettiğimiz umut dolu günler de bıraktı bize.

“Başka Bir Üniversite Mümkün” şiarıyla bir araya gelen 13 üniversite ve kurumdan akademisyenler, siyasi parti temsilcileri Ankara’da yapılan iki günlük çalıştayda,  “Türkiye Yükseköğretim Alanının Yeniden Yapılandırılması” başlığı altında yükseköğretime yönelik ortak akıl çalışmasının ilkini gerçekleştirdi.

Ülkemizde üniversite eğitiminde yaşanan sorunların çözümüne odaklanan, bu konuda yeni bir yasal çerçeve oluşturulmasını da gündemine alan çalışmaların çoğalmasını diliyor; daha iyi bir Türkiye hayali ile başlayan, hak ve adalet  mücadelemize güç katan her girişimin, bu hukuksuzluk günleri sona erdiğinde bizlere değerli bir yol haritası sunacağına inanıyoruz.

O günler gelinceye kadar bizler, bu uzun ve zorlu yolda baskılara karşı bir arada durmaya, itirazlarımızı her mecrada yüksek sesle dile getirmeye ve sorunlarımıza dayanışma içinde çözüm yolları aramaya devam edeceğiz.  Çünkü biliyoruz ki bu mücadeleyi  er ya da geç haklılar kazanacak.

Hukuk alanında geçen hafta yaşanan gelişmeler de biz tam da bunu gösteren, yeni bir direnme gücü veren kanıtlar sundu.  Ocak 2021’de Melih Bulu’nun kayyum olarak atanmasıyla başlayan protesto gösterilerinde gözaltına alınan, haklarında dava açılan tüm öğrenciler  bu hafta sonuçlanan davada berat ederken, Ekim 2021’de Naci İnci’nin şikâyetiyle açılan ve kamuoyunda “araba davası” olarak bilinen davada da, yargılanan tüm öğrencilerin yurt dışı yasağı, imza yükümlülüğü ve celselere katılma zorunluluğu kaldırıldı.

Barışçıl protesto haklarını kullanan öğrencileri sayısız disiplin soruşturması ve haksız davayla yıldırmaya çalışan, eğitim haklarını gaspeden, kendi koltuklarından başka bir şey düşünmeyen bu kayyum anlayışına karşı mücadelemizi her alanda sonuna kadar sürdürecek, okulumuzu ele geçirmek için yapılan tüm girişimlerin bir gün mutlaka hukuk önünde hesabının sorulması için elimizden gelen gayreti göstereceğiz.

Türkiye’de her alanda yepyeni  dayanışma örneklerine şahit olduğumuz şu günler bize hep aynı gerçeği  hatırlatıyor: Toplumsal muhalefet olarak verdiğimiz her mücadeleyi  yan yana durarak, bize dayatılanları kabul etmeyerek, doğru politikaların üretilmesini talep etmekten, bu konuda ısrarcı ve takipçi olmaktan vazgeçmeyerek kazanabiliriz.

Kayyum rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimler istifa edene, kurumsal işleyişe zarar veren tüm uygulamalar ve atamalar sona erdirilene kadar biz buradayız. İşlerine ve derslerine son verilen akademisyenlerle, üç fakültenin seçilmiş dekanlarının görevlerine iade edilmesini, hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili kararın geri alınmasını, direnenlere  uygulanan baskı ve şiddetin sona erdirilmesini talep ediyor, gayrimeşru yönetimin veri gaspına ilişkin sorularımıza  cevap vermesini bekliyoruz.

Kabul etmiyoruz. Vazgeçmiyoruz.

Mezun Nöbetleri – 26 Haziran 2022

Bugün 26 Haziran Pazar. Özerk ve özgür üniversite için verdiğimiz mücadelede akademisyenlerin ve öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla bir araya geldiğimiz elli sekizinci  mezun nöbetimiz.

Üniversitemizde bilgi teknolojilerinden sorumlu dört akademisyenin, kişisel bilgilerimizin tehdit altında olduğunu ortaya çıkarmasıyla başlayan veri güvenliği skandalı, kayyum yönetiminin gayretiyle büyüyerek devam ediyor.

Kişisel verilerimizin üçüncü taraflarla onaysız paylaşıldığını, siber güvenlik hizmeti vermesi beklenen bir firmanın da, güvenliği tehdit edecek işlemler yapmak üzere talepte bulunduğunu öğrenmemizin ardından açıkça suç olan bu girişimlere yenilerinin eklendiğine şahit olduk: Yetkili kurullardan habersiz yürütülen bu hukuksuzluğun duyurulmasıyla akademisyenler görevden alındı, yandaş medya desteğe çağrıldı, hızla karalama kampanyası başlatıldı ve ilgili kurul lağvedildi.

Kayyum yönetimi, hiç kimseyi şaşırtmayan bu utanç verici “yavuz hırsız” rolünü oynarken yine şaşırmadığımız başka gelişmeler de yaşandı: Önce, veri gaspıyla gündeme gelen şirketlere ihaleyi veren yetkili kişinin, eski bir rüşvet operasyonunun şüphelisi olarak geçmişte tutuklandığına yönelik bir haber çıktı karşımıza, kısa bir süre sonra ise rektörlüğün talebi ve mahkeme kararıyla söz konusu haber sansürlenerek yayından kaldırıldı.   

Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nu bilinçli bir şekilde ihlal eden bu otoriter anlayış bu skandallar zincirine son olarak emniyet birimlerini de dahil etti. Akademisyenlere yönelik başlatılan soruşturmayı bahane ederek emniyetten inceleme talep ettiğini, bazı önemli sunucuların konfigürasyon yedeklerinin ise bu birimler tarafından yedeklendiğini bildirdi.   

Veri gaspına ilişkin şeffaf bir soruşturmanın yapılabilmesi için bir an önce istifa etmesi gereken gayrimeşru yönetimin onun yerine hevesle yaratmaya çalıştığı bu Orwell dünyası, nasıl bir anlayışla mücadele ettiğimizi de çok iyi anlatıyor bize: Sırtını dayadığı siyasi iktidardan medet umarak, engelleyemediği direnişimizi ancak bu şekilde “gözaltı”na alarak kırabileceğine inanan, kimseye nefes aldırmazsa kendisinin de yaşayamayacağını farketmeyen çaresiz bir yönetim var karşımızda.  

Bugüne kadar hayata geçirdiği tüm baskıcı ve hukuksuz uygulamalara rağmen özerk ve özgür üniversite mücadelemizi  engelleyemeyen, sesimizi susturamayan ve son olarak çareyi suç işleyerek bizleri gözetlemekte bulan bu otoriter anlayışa karşı haklarımızın sonuna kadar takipçisi olacağımızı, kişisel güvenliğimize tehdit oluşturan tüm girişimlerin bir gün mutlaka hukuk önünde hesabının sorulması için mücadele edeceğimizi yeniden hatırlatırız.

Kayyum rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimler istifa edene, kurumsal işleyişe zarar veren tüm uygulamalar ve atamalar sona erdirilene kadar biz buradayız. İşlerine ve derslerine son verilen akademisyenlerle, üç fakültenin seçilmiş dekanlarının görevlerine iade edilmesini, hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili kararın geri alınmasını, direnenlere  uygulanan baskı ve şiddetin sona erdirilmesini talep ediyor, gayrimeşru yönetimin veri gaspına ilişkin sorularımıza  en kısa sürede cevap vermesini bekliyoruz.

Kabul etmiyoruz. Vazgeçmiyoruz.

Mezun Nöbetleri – 12 Haziran 2022

Bugün 12 Haziran Pazar. Özerk ve özgür üniversite için verdiğimiz mücadelede akademisyenlerin ve öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla bir araya geldiğimiz elli altıncı  mezun nöbetimiz.

Okulumuzda hukuksuz ve usulsüz uygulamalarıyla otoriter bir dünya kurmaya çalışan gayrimeşru kayyum yönetiminin keyfi uygulamaları devam ederken, tüm güç gösterilerine rağmen aslında bu ekibin ne kadar yalnız ve çaresiz olduğunu eğitim yılının sonuna geldiğimiz şu günlerde bir kez daha görmüş olduk.

Destek aldığı siyasi iktidara her fırsatta şükranlarını sunarak ve 525 gündür süren direnişin “huzursuzluk çıkarmak isteyen bir azınlığın” eseri olduğuna kendini inandırarak  var olmaya çalışan Naci İnci ve etrafındaki yönetici kadro her ne hikmetse, ısrarla küçümsedikleri o sözde azınlığın karşısına çıkmamak için öğrencileri hak ettikleri coşkulu bir mezuniyet töreninden mahrum bırakmakta bir sakınca görmüyor.

Toplu mezuniyet töreninin bütçe kısıntısı bahane edilerek küçük çaplı diploma dağıtım törenleriyle sınırlı tutulmak istenmesi bize sadece bu yönetimin aczini değil kendi eylemlerinin sonuçlarından duyduğu korkuyu ve içinde bulunduğu ruh halini de göstermektedir.  

Naci İnci yönetiminin bütçe bahanesiyle iptal ettiği bir başka hizmet de hazırlık öğrencilerine yazın zorunlu ve ücretsiz verilen  P1 üçüncü dönem İngilizce eğitimi oldu. Öğrencilerin İngilizce seviyelerini yükseltmelerine destek veren bu eğitimin süresi ve içeriği keyfi bir kararla değiştirilirken programın kendisi de seçmeli ve ücretli hale getirildi.  Öğrencileri paralı eğitime zorlayan ve eğitim haklarını ellerinden alan bu girişimle yabancı dil yetkinliğine ne kadar önem verdiğini bir kez daha hepimize gösteren kayyum yönetimi, bir kamu üniversitesinin en temel özelliklerinden biri olan erişilebilir ve ücretsiz eğitim anlayışına da yeni bir darbe vurmuş oldu.   

Bir kez daha hatırlatalım: Yönetimine talip olduğu okulun öğrencileri ve aileleriyle, akademisyenleriyle bir mezuniyet töreninde bir araya gelemeyen, iyi ve doğruyu yıkmaya çalıştıkça kimsenin yüzüne bakamayan, kendini sadece bir kişiye beğendirmeye çalışan Naci İnci, üniversite bileşenlerinin %95’inin ret oyu verdiği, seçilmiş dekanların görevden alınmasının ardından 365 akademisyenin gazete ilanlarıyla kendisine karşı çıktığı bir isimdir.

Kampüste güvenlikçi desteği ve kameralar olmadan hareket edemeyen gayrimeşru rektör ve atanmış yönetim ekibi, kurmaya çalıştıkları otoriter dünyaya ancak bu gerçeklerden koparak ulaşmaya çalışırken, Türkiye’nin en değerli kamu üniversitelerinden birini de bu karanlık geleceğe mahkum etme gayretindedir.

Özgür düşünceyi kontrol altına almak için elindeki tüm imkanları seferber eden, üniversiteleri bu hedefin önündeki en büyük tehdit olarak algılayan, gençlerin geleceğini bile isteye tehlikeye atan bu baskıcı  yönetime her geçen gün çoğalarak karşı durmaya devam edecek, özerk ve özgür üniversite mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz.  Sadece Boğaziçi bileşenlerine değil, direnişimize destek olan herkese gözdağı verilmesini, öğrencilerle dayanışmaya gelenlerin ağır cezalarla yıldırılmaya çalışılmasını, hukukun bir baskı aracı olarak kullanılmasını kabul etmiyor, hak ve adalet arayışımızı sonuna kadar sürdüreceğimizi herkesin bilmesini istiyoruz.

Kayyum rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimler istifa edene, kurumsal işleyişe zarar veren tüm uygulamalar ve atamalar sona erdirilene kadar biz buradayız. İşlerine ve derslerine son verilen akademisyenlerle, üç fakültenin seçilmiş dekanlarının görevlerine iade edilmesini, hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili kararın geri alınmasını ve direnenlere  uygulanan baskı ve şiddetin sona erdirilmesini talep ediyoruz.  Kabul etmiyoruz. Vazgeçmiyoruz.

Mezun Nöbetleri – 5 Haziran 2022

Bugün 5 Haziran Pazar. Özerk ve özgür üniversite için verdiğimiz mücadelede akademisyenlerin ve öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla bir araya geldiğimiz elli beşinci  mezun nöbetimiz.

Okulumuzda kayyum anlayışına karşı tüm bileşenler olarak verdiğimiz mücadelede 518 günü geride bıraktık. Sırtını siyasi iktidara dayayarak keyfi uygulamalarla, tepeden atanan kadrolar aracılığıyla kampüsümüzde otoriter bir dünya kurmaya ve kendini ancak bu şekilde var etmeye çalışan Naci İnci yönetiminin hukuksuz ve usulsüz girişimleri devam ediyor.

Hayal ettikleri bu vasat dünya için seçilmiş yöneticiler dayanaksız gerekçelerle görevden alınıp  kişiye özel kadrolar açılırken komisyonlar lağvediliyor ya da liyakatsiz isimlerle yeniden yapılandırılıyor. Üniversitemizin demokratik yönetişim ilkelerini ve değerlerini doğrudan hedef alan bu bilinçli yıkım faaliyetini yürütenler ne yarattıkları kamu zararını ne de gençlerden gaspettikleri nitelikli eğitim hakkını önemsiyor. Onların dünyası, hukukun olmadığı, zorbalığın, vasatlığın hüküm sürdüğü dayatmalar, baskılar ve keyfi uygulamalarla güzel olan her şeyin değersizleştiği karanlık bir dünya ve bunu kurmak için her hafta yeni bir komisyona, yeni bir yönetmeliğe, yerleşik yeni bir uygulamaya el atarak sözde iktidarlarını güçlendirmeye çalışıyorlar.

Bu yıkım ekibinin son icraatı yine kendi adamlarıyla ele geçirdikleri Konut Tahsis Komisyonu aracılığıyla akademisyenlerin ve idari kadronun barınma ihtiyaçlarının karşılanmasına müdahale etmek oldu. Karar süreçlerinden ilgili kişi ve birimleri uzaklaştırarak hareket etmeyi olağan hale getiren bu gayrimeşru yönetim aynı keyfilikle, geçen hafta aniden boşalttırdıkları İstanbul Matematiksel Bilimler Merkezi’ni de kendi misafirlerine fütursuzca tahsis etmekte bir beis görmedi. 

Karşımızda, hükmetmeye çalıştıkça etrafındaki karanlığı koyulaştıran, kendini bu koyu karanlığa isteyerek mahküm eden ve çaresizliği arttıkça saldırganlaşan bir anlayış var artık.

Oysa bizler, zorbalığa, kayırmacılığa, keyfiliğe dayanarak yaşamaya çalışanların hiçbir zaman kavrayamayacağı çok renkli, çok sesli bambaşka bir dünyanın insanlarıyız. Boğaziçi bileşenleri olarak direnişimizin başından beri ısrarla ve umutla korumaya çalıştığımız bizim dünyamız, kimsenin herhangi bir nedenden dolayı ayrımcılığa uğramadığı, çoğulculuğun, özgürlüğün, liyakatin ve yaratıcılığın değer bulduğu, fikirlerin rahatça paylaşıldığı, her türlü itirazın yüksek sesle dile getirildiği, katılımcı ve barışçıl bir gelecek vaat ediyor.

Boğaziçili öğrencilerle davetli sanatçıların kolektif bir dayanışma içinde geçen hafta açtığı ”Normalleş(me)!” adlı sergi işte tam da böyle bir hayalin meyvesi oldu; mücadele gücümüzü nereden aldığımızı, sesimizi sanatla, dayanışmayla nasıl çoğalttığımızı bir kez daha herkese gösterdi.

Karşımızdaki karanlığa rağmen biz, rengarenk dünyamıza sahip çıkmaya, onu korumaya, kollamaya,  okulumuzun tüm farklı seslerini bizimle aynı ideali paylaşan herkesle buluşturmaya devam edecek; özerk ve özgür üniversitelerden de, daha güzel bir ülke, gençlerimiz için daha iyi bir gelecek hayalinden de asla vazgeçmeyeceğiz.

Kayyum rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimler istifa edene, kurumsal işleyişe zarar veren tüm uygulamalar ve atamalar sona erdirilene kadar biz buradayız. İşlerine ve derslerine son verilen akademisyenlerle, üç fakültenin seçilmiş dekanlarının görevlerine iade edilmesini, hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili kararın geri alınmasını ve öğrencilere uygulanan baskı ve şiddetin sona erdirilmesini talep ediyoruz.  Kabul etmiyoruz. Vazgeçmiyoruz.

Mezun Nöbetleri Basın Bülteni – 6 Şubat 2022

Boğaziçi mezunlarından direnişi genişletme çağrısı

Mezun nöbetinde bir araya gelen Boğaziçililer, seçilmiş dekanların YÖK’ün de desteğiyle görevden alınmasının ardından senatonun kayyum yönetimi tarafından gasp edildiğini vurgulayarak direnişi genişletme çağrısı yaptı.  “Bizimle aynı ideali paylaşan herkesle çok daha kararlı bir şekilde bir araya gelmeli, bilimsel ve evrensel ilkelerle işleyen yeni bir üniversite modeline kavuşmamızı sağlayacak politikaları vakit kaybetmeden konuşmaya başlamalıyız”  diye konuştu.

Boğaziçi Üniversitesi direnişine destek olmak, akademisyenlerle öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla her pazar çevrimiçi nöbette bir araya gelen mezunlar otuz dokuzuncu buluşmalarında, üç fakültenin seçilmiş dekanlarının görevden alınmasının ardından yaşananları değerlendirerek, senatonun Naci İnci ve ekibi tarafından gasp edildiğine dikkat çekti.

Dekanların soruşturma bahanesiyle görevden alınmasını fırsat bilen kayyum yönetiminin üniversitedeki üst yönetim pozisyonlarını kendi aralarında hiç vakit kaybetmeden paylaştıklarını vurgulayan mezunlar, bu şekilde son Senato toplantısında mükerrer oy kullanma fırsatı yakalayan ekibin bir gecede kurulan Hukuk Fakültesi için öngörülen lisans programını, ilgili kurul ve komisyonlardan geçirmeden usulsüzce onayladığını belirtti.  

“Üniversitemizin kalbi olan Senato’nun bu ‘çok şapkalı’ yıkım ekibi tarafından bu şekilde gasp edilmesi yalnız akademik işleyişe bir müdahale değil, Boğaziçi’nin demokrasi kültürünü de bilinçli şekilde yok etme girişimidir” diye konuşan mezunlar, demokratik olarak işleyen bir sistemin, senatoda sayısal çoğunluğu sağlamak için nasıl suistimal edildiğine dikkat çekti.

“Bu ‘fetih’ hırsıyla gençlerimizin geleceğine, nitelikli eğitim haklarına nasıl kastedildiğine şahit olmanın üzüntüsü içindeyiz” diye konuşan mezunlar, kendileriyle aynı ideali paylaşan herkesi bu anlayışa karşı mücadeleyi genişletmeye çağırdı.

“Geldiğimiz noktada gün, kamu zararı vermekten çekinmeyen, eğitim ortamının vasatlaşmasından kaygı duymayan, biat kültürünü dayatmak için çabalayan, aklını ve vicdanını kaybetmiş bu yönetim anlayışını sorgulama değil; ona karşı mücadelemizi çoğalarak nasıl büyütebileceğimizi düşünme günüdür“ diye konuşan mezunlar, Boğaziçi’nde yaratılmaya çalışılan hukuksuz ortamın tekil bir örnek olmadığına da dikkat çekti.  

“Bu büyük saldırıya karşı bizimle aynı ideali paylaşan herkesle çok daha kararlı bir şekilde bir araya gelmeli, bilimsel ve evrensel ilkelerle işleyen yeni bir üniversite modeline kavuşmamızı sağlayacak politikaları vakit kaybetmeden konuşmaya başlamalıyız” diye konuşan mezunlar, ”Gençlerimizin nitelikli eğitim haklarını gasp eden bu zihniyete karşı ancak çoğalarak, taleplerimizde ısrarcı ve takipçi olarak kazanabiliriz” açıklamasında bulundu.  

Mezun Nöbetleri – 6 Şubat 2022

Bugün 6 Şubat Pazar.  Özerk ve özgür üniversite için verdiğimiz mücadelede akademisyenlerin ve öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla bir araya geldiğimiz otuz dokuzuncu mezun nöbetimiz.

Üç fakültemizin seçilmiş dekanlarının YÖK’ün de desteğiyle görevden alınmasını takiben, bu pozisyonlara kayyum yönetiminden üç ismin fütursuzca yerleşerek el koyduğu, ardından da Senato’yu resmen gasp ettiği bir haftayı geride bıraktık.  Bu kara haftada Bilgisayar Mühendisliği’nden akademisyen Kaan Öztürk’ün de işine, yine keyfi bir kararla, gerekçe gösterilmeden son verildi.  

Dekanların soruşturma bahanesiyle görevden alınmasını fırsat bilen kayyum rektör ve ekibi üniversitemizdeki üst yönetim pozisyonlarını kendi aralarında hiç vakit kaybetmeden paylaşarak son Senato toplantısında mükerrer oy kullanmış ve bir gecede kurulan Hukuk Fakültesi için öngörülen lisans programını, ilgili kurul ve komisyonlardan geçirmeden usulsüzce onaylayarak kabul etmiştir.

Üniversitemizin kalbi olan Senato’nun bu “çok şapkalı” yıkım ekibi tarafından bu şekilde gasp edilmesi yalnız akademik işleyişe bir müdahale değil, Boğaziçi’nin demokrasi kültürünü de bilinçli şekilde yok etme girişimidir.

Demokratik olarak işleyen bir sistemin, senatoda sayısal çoğunluğu sağlamak için nasıl suistimal edildiğine ve bu “fetih” hırsıyla gençlerimizin geleceğine, nitelikli eğitim haklarına nasıl kastedildiğine şahit olmanın üzüntüsü içindeyiz.    

Dokunduğu her şeyin değerini solduran, keyfi, yasa tanımaz uygulamalarla o değerin içini boşaltmaya, çürütmeye çalışan kayyum zihniyeti için başka bir varoluş yolu olmadığını çok iyi biliyoruz artık.

Geldiğimiz noktada gün, kamu zararı vermekten çekinmeyen, eğitim ortamının vasatlaşmasından kaygı duymayan, biat kültürünü dayatmak için çabalayan, aklını ve vicdanını kaybetmiş bu yönetim anlayışını sorgulama değil; ona karşı mücadelemizi çoğalarak nasıl büyütebileceğimizi düşünme günüdür.

Akademik alanda hak ve özgürlüklerin en önemli savunucularından biri olan Scholars at Risk (Risk Altındaki Akademisyenler) adlı uluslararası kurumun da belirttiği gibi, Boğaziçi’nde baskıyla yaratılmaya çalışılan bu hukuksuz ortam, Türkiye’de akademik özgürlüklerde gözlemlenen ciddi gerilemenin çarpıcı bir göstergesi olsa da, tekil bir örnek değildir.

Bu nedenle, bu büyük saldırıya karşı bizimle aynı ideali paylaşan herkesle çok daha kararlı bir şekilde bir araya gelmeli, bilimsel ve evrensel ilkelerle işleyen yeni bir üniversite modeline kavuşmamızı sağlayacak politikaları vakit kaybetmeden konuşmaya başlamalıyız. Gençlerimizin nitelikli eğitim haklarını gasp eden bu zihniyete karşı ancak çoğalarak, taleplerimizde ısrarcı ve takipçi olarak kazanabiliriz.

Kayyum rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimler istifa edene, kurumsal işleyişe zarar veren tüm uygulamalar ve atamalar sona erdirilene ve hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili karar geri alınana kadar biz buradayız. İşlerine ve derslerine son verilen akademisyenlerle, üç fakültenin seçilmiş dekanlarının görevlerine iade edilmesini, öğrenci ve akademisyenlere yönelik tüm soruşturma ve davaların sona erdirilmesini talep ediyoruz.

Kabul etmiyoruz. Vazgeçmiyoruz.

Mezun Nöbetleri – 23 Ocak 2022

Bugün 23 Ocak Pazar.  Özerk ve özgür üniversite için verdiğimiz mücadelede akademisyenlerin ve öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla bir araya geldiğimiz otuz yedinci mezun nöbetimiz.

Üniversitemizde kayyum zihniyetine karşı bir yıldır tüm bileşenler olarak sürdürdüğümüz mücadelenin en karanlık günlerini yaşıyoruz.

Üç fakültemizin seçimle iş başına gelmiş dekanları, YÖK’ün 18 Ocak tarihli kararıyla, haksız ve teamüllere aykırı bir şekilde görevlerinden alındı.  Böylece üniversitemiz seçilmemiş isimlerin yönetimine mahkum edilmiş oldu.

Okulumuzu ele geçirmek için her yolu deneyen ancak başarılı olamayan kayyum zihniyeti, devlet kurumlarıyla işbirliği yaparak ve kamu otoritesini kötüye kullanarak hukuka ve katılımcı yönetişim ilkelerine aykırı bir müdahalede bulunmuş, ülkemizin en değerli kamu üniversitelerinden birinde, üniversitemizde, bir yıldır yaşanan tahribatı ve kıyımı derinleştirmiştir.  

Boğaziçi mezunları olarak, tek amacı üniversitemizin yönetim birimlerini kontrol etmek olan bu müdahaleyi kabul etmiyor, seçilmiş dekanların en kısa sürede görevlerine iade edilmesini talep ediyoruz.

Gün, kuralsızlığı ve yasa tanımazlığı kendine şiar edinen,  meşru her itiraza tehdit ve kaba kuvvetle saldıran, ülkemizin en değerli kurumlarının içini boşaltıp yöneteceğini zanneden bu anlayışa karşı, sesimizi daha da gür çıkarma, eylemliliğimizi genişletme, mücadelemizi çoğaltma günüdür.

İyiyi ve doğruyu yok etmekten başka hedefi olmayanların ve bu yıkım siyasetiyle barışık yaşayanların elinde adeta rehin tutulan üniversitelerimizi tamamen kaybetmek istemiyorsak, hiç vakit kaybetmeden bizimle aynı ideali paylaşanlarla çok daha yapıcı işbirlikleri kurmalı, doğru politikaların üretilmesi konusunda hep birlikte mücadele etmeliyiz.

Unutmamalıyız ki, siyasi amaçlara hizmet eden keyfi ve hukuksuz uygulamaların ısrarla sürdürüldüğü, hukukun baskı ve yıldırma aracı olarak kullanıldığı, özerk ve özgür üniversitelerin yok edilmek istendiği, hatta bu talebi duyuran afişlere bir gün bile tahammül edilemeyen bir ülkede, hiç kimse için güvenli bir gelecek olamaz.

Türkiye’nin bugün yaşadığı yönetim krizinin bir izdüşümüne şahit olduğumuz okulumuzu bu yasa tanımaz, totaliter anlayışa bırakmayacak, karşılaştığımız her hukuksuzluğun yasalar önünde bir gün mutlaka hesabının sorulması için elimizden gelen tüm gayreti göstereceğiz.

Boğaziçi bileşenleri olarak bir yıldır, Türkiye’nin tüm üniversiteleri özgürce bilim üretebilsin diye sürdürdüğümüz dayanışmada gücümüzü haklılığımızdan alıyor, gençlerimize değerli bir gelecek sunabileceğimiz bir ülke hayaliyle direniyoruz. İnanıyoruz ki pek çok alanda bizim gibi mücadele verenlerle buluştukça, birbirimize cesaret verdikçe çoğalacak, bu koyu karanlığı mutlaka aydınlatacağız.

Kayyum rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimler istifa edene, kurumsal işleyişe zarar veren tüm uygulamalar ve atamalar sona erdirilene, işlerine ve derslerine son verilen akademisyenlerle, üç fakültenin seçilmiş dekanları görevlerine iade edilene ve hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili karar geri alınana kadar biz buradayız.

Kabul etmiyoruz. Vazgeçmiyoruz.