OHAL, Boğaziçi Üniversitesi’ni Hedef Almaya Devam Ediyor!

24 Haziran’da OHAL ile birlikte kurulan baskı rejiminin Boğaziçi Üniversitesi camiasına olan doğrudan etkilerini aktaran bir bildiri yayımladık. Ancak OHAL’in etkisinin yoğunlaşarak devam etmesi üzerine, aşağıdaki konuları kamuoyu ile paylaşmak amacıyla yeni bir bildiri yazmamız zorunlu hale geldi:

10 Temmuz’da Boğaziçi Üniversitesi öğretim görevlisi Doç. Dr. Koray Çalışkan, Prof. Dr. Selim Şeker ve beş çalışan, bir gece yarısı operasyonu ile evleri basılarak “Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensubu kişilerle ilişkili olmak” gerekçesiyle gözaltına alındılar. Konu ana akım medyada “Boğaziçi’ne Dev FETÖ Operasyonu” olarak ifade edildi ve üniversitenin itibarsızlaştırılması için kullanıldı. Ertesi gün serbest bırakılan kişilerle ilgili hemen hiçbir haber yayımlanmazken, Koray Çalışkan için verilen “denetimli gözetim” kararına da çok az yer verildi. Görevleri başındaki kişilerin ifadeye çağrılması yönündeki evrensel hukuk teamülleri göz ardı edildi. Konu, evrensel hukuk boyutu bir yana, sürecin uygulanma ve yansıtılma şekliyle son dönemlerde oldukça yaygınlaşan Boğaziçi Üniversitesi’ni karalama kampanyalarının parçası haline getirildi.

12 Temmuz günü Boğaziçi Üniversitesi Kuzey Kampüsü’nde 2 kadın öğrencimiz, kendilerini kampüs içinde takip eden, fotoğraflarını çeken, taciz eden, “üniformalarımızla geri geleceğiz” ve “sizi bu okuldan dışarı çıkartmayacağız” şeklinde tehdit eden 2 sivil polisi ifşa etmeleri gerekçesiyle 13 Temmuz’da gözaltına alındılar ve aynı gün içerisinde serbest bırakıldılar. Amacı baskı ve sindirme olduğu açık olan bu girişimle, üniversitemizin temel değerlerine saldırının artırılmaya çalışıldığını bir kez daha gördük.

15 Temmuz’da “15 Temmuz Darbe Girişimi Anmaları” çerçevesinde, üniversitemizde yapılan bir toplantıda Kur’an-ı Kerim okunmasına tepki gösteren Fizik Bölümü öğretim üyemiz Prof. Dr. Ersan Demiralp’e karşı başlatılan bir karalama kampanyası oldu. Sn. Demiralp, anma programında Kur’an-ı Kerim okunmasına tepki göstermiş ve Kur’an-ı Kerim’in bir eğitim kurumu olan üniversitede değil camide okunması gerektiğini ifade etmiştir. Demokratik bir tepkinin, ancak linç kültürüyle açıklanabilecek bir şekilde boğulmaya çalışılmasına tanık olduk.

Öte yandan OHAL kapsamındaki uygulamalar, farklı alanlarda çalışmakta olan mezunlarımızı da etkilemeye devam ediyor. 5 Temmuz’da İstanbul’da insan hakları savunucularının dijital güvenliği kapsamında Büyükada’da bir araya gelen, aralarında mezunumuz Yurttaşlık Derneği üyesi Özlem Dalkıran’ın da bulunduğu insan hakları örgütlerinin temsilcileri, kaldıkları otele yapılan bir baskınla toplu olarak gözaltına alındı. 19 Temmuz’da tutuklanan Özlem Dalkıran ve diğer tüm insan hakları aktivistlerinin serbest bırakılmalarını talep ediyoruz.

Giderek derinleşen baskı rejimi ortamında Üniversite camiamızın farklı bileşenlerini doğrudan etkileyen tüm hukuksuz uygulamaları kınıyoruz.

Birlikteliğimizin ne kadar önemli olduğunu her geçen gün çok daha iyi anlıyor; mağdur olanların yalnız olmadıklarını, kendilerine her türlü desteği sunmaya hazır olduğumuzu bir kez daha ilan ediyor, tüm mezunlarımızı oluşumumuza destek vermeye davet ediyoruz.

BUİM – Boğaziçi Üniversitesi için Mezunlar Girişimi