Mezun Nöbetleri – 10 Aralık 2023

Bugün 10 Aralık 2023 Pazar. Özerk ve özgür üniversite için verdiğimiz mücadelede akademisyenlerin ve öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla bir araya geldiğimiz yüz otuz üçüncü mezun nöbetimiz.

Boğaziçi Üniversitesi’ni ele geçirmek, üniversitemizin ilke ve değerlerini yok etmek için üç yıla yakın süredir büyük bir gayret gösteren kayyım yönetim, usulsüz ve hukuksuz uygulamalarını tüm hızıyla sürdürürken, sırtını dayadığı iktidar çevreleri de bu uygulamalara ilişkin basında yer alan haberleri engellemeye çalışıyor.  

Kayyım yönetimin Boğaziçi Üniversitesi Vakfı’na (BÜVAK) mütevelli üyesi olarak atadığı isimlerin açıklandığı ancak geçen hafta mahkeme kararıyla sansürlenen haberde, vakfa atanan üyeler arasında Cumhurbaşkanının yeğeninin eşi olduğu da belirtilmiş, ayrıca eski AKP Gençlik Kolları üyesi de olan iş insanının kamudan aldığı ihalelerden dolayı “ihale avcısı” olarak bilindiği yazılmıştı. Diken’de yer alan Mehmet Baran Kılıç imzalı habere “hukuka aykırı içerik” gerekçesiyle erişim engeli getirilmesini isteyen  Cumhurbaşkanının yeğeninin eşinin bu talebi, mahkeme tarafından kısmen kabul edildi, “isim ve soy isim yönünden” içeriğin çıkarılmasına karar verildi. Gayrimeşru yönetim tarafından hazırlanan 163 kişilik yeni mütevelli listesinde Cumhurbaşkanının yeğeninin eşinin yanı sıra AKP’li birçok siyasetçi ve iş insanının yanısıra, yine AKP’ye yakınlığıyla bilinen Boğaziçi Üniversiteliler Derneği (BURA) üyeleri, BÜVAK’a paralel olarak kurulan BUVAKIF’ın üyeleri ve kişiye özel ilanlarla kadroya alınan öğretim üyeleri de yer alıyor.

Geçen haftanın bir başka önemli gelişmesi ise kayyım yönetimin tepeden atamayla üniversitemize yerleştirdiği yöneticilerden birinin daha ayrılması oldu. Ocak 2021 tarihinde Fen Edebiyat Fakültesinin seçilmiş dekanı Özlem Berk Albachten’in hukuksuz şekilde görevden alınmasıyla bu pozisyona yerleştirilen İstanbul Üniversitesi kadrolu İsmail Boz, Cumhurbaşkanlığı kararıyla Bandırma 17 Eylül Üniversitesi rektörlüğüne atandı. Görevde bulunduğu iki sene içinde Senato ve Üniversite Yönetim Kurulunda yer alan Boz, üniversitemizin kurumsal yapısına cebri müdahalelerle ağır kamusal zararlar veren tüm kararların altına imza atan bir isim. Can Candan, Mohan Ravichandran, Tolga Sütlü ve Yıldız Silier gibi hocaların görevlerine hukuksuz şekilde son verilmesi Boz’un dekanlığı döneminde gerçekleşirken, Emine Fişek ve Hande Tekdemir de yine onun döneminde istifaya zorlandı. Boz son olarak üç ay önce de Psikoloji Bölümü’nün seçilmiş bölüm başkanı Ali Tekcan’ı hiçbir gerekçe belirtmeden görevden alarak kendini Psikoloji bölüm başkan vekili olarak atamıştı. Boz’un müdahil olduğu uygulamalara karşı akademisyenlerin yürüttüğü hukuk mücadelesi devam ederken bizler de kendisinin okulumuza verdiği zararları kayda geçmek için, kamuoyuyla paylaşmaya devam edeceğiz.

Önceki haftalarda Boğaziçi Üniversitesi’nin en büyük araştırma merkezi TETAM’ın bazı katları, kayyım yönetimin keyfi bir kararıyla apar topar boşaltılmış ve bu bölümler bir idari birime tahsis edilmişti. Bu hafta da binadaki diğer katların da başka bir idari birime tahsis edildiğini öğrendik. Böylece üniversitemizin en değerli araştırma merkezi kendi binasından kayyım yönetim tarafından bir oldu bitti ile tamamen çıkarılırken; yaklaşık 3000 m2 bu binada yer alan 8 araştırma laboratuvarı, 30 ofis ve 84 doktora öğrencisinin çalışma alanları ise Kuzey Kampüs’te yaklaşık 45 m2’lik bir mekana sıkıştırıldı.  

Bu düşmanca müdahale, eğitime ve bilime değer vermeyen, gençlerin geleceğini umursamayan, Boğaziçi Üniversitesi’ni araştırma üniversitesi olmaktan çıkarırken vicdanı hiç sızlamayan bir anlayışın neler yapabileceğinin son örneğidir. Ülkede dokunulmadık ne kadar değer varsa tümünü ele geçirmek için çalışan, elde edemediğini de yıkıp yok etmekten başka bir şey bilmeyen bu fetih meraklılarının tüm baskı ve güç gösterisine, kanun tanımaz tüm girişimlerine rağmen özerk ve özgür üniversite mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğimizi bir kez daha vurgulamak isteriz. 

Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimler istifa edene, kurumsal işleyişe zarar veren tüm uygulamalar ve atamalar sona erdirilene kadar biz buradayız. İşlerine ve derslerine son verilen akademisyenlerle, seçilmiş dekanların ve enstitü müdürünün görevlerine iade edilmesini, hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili kararın ve direnenler hakkında mesnetsiz gerekçelerle açılmış soruşturmaların geri alınmasını, mezunlara yönelik engellemelerin kaldırılmasını ve yargı kararlarına ivedilikle uyulmasını talep ediyoruz.

Kabul Etmiyoruz. Vazgeçmiyoruz.

Mezun Nöbetleri Basın Bülteni – 6 Şubat 2022

Boğaziçi mezunlarından direnişi genişletme çağrısı

Mezun nöbetinde bir araya gelen Boğaziçililer, seçilmiş dekanların YÖK’ün de desteğiyle görevden alınmasının ardından senatonun kayyum yönetimi tarafından gasp edildiğini vurgulayarak direnişi genişletme çağrısı yaptı.  “Bizimle aynı ideali paylaşan herkesle çok daha kararlı bir şekilde bir araya gelmeli, bilimsel ve evrensel ilkelerle işleyen yeni bir üniversite modeline kavuşmamızı sağlayacak politikaları vakit kaybetmeden konuşmaya başlamalıyız”  diye konuştu.

Boğaziçi Üniversitesi direnişine destek olmak, akademisyenlerle öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla her pazar çevrimiçi nöbette bir araya gelen mezunlar otuz dokuzuncu buluşmalarında, üç fakültenin seçilmiş dekanlarının görevden alınmasının ardından yaşananları değerlendirerek, senatonun Naci İnci ve ekibi tarafından gasp edildiğine dikkat çekti.

Dekanların soruşturma bahanesiyle görevden alınmasını fırsat bilen kayyum yönetiminin üniversitedeki üst yönetim pozisyonlarını kendi aralarında hiç vakit kaybetmeden paylaştıklarını vurgulayan mezunlar, bu şekilde son Senato toplantısında mükerrer oy kullanma fırsatı yakalayan ekibin bir gecede kurulan Hukuk Fakültesi için öngörülen lisans programını, ilgili kurul ve komisyonlardan geçirmeden usulsüzce onayladığını belirtti.  

“Üniversitemizin kalbi olan Senato’nun bu ‘çok şapkalı’ yıkım ekibi tarafından bu şekilde gasp edilmesi yalnız akademik işleyişe bir müdahale değil, Boğaziçi’nin demokrasi kültürünü de bilinçli şekilde yok etme girişimidir” diye konuşan mezunlar, demokratik olarak işleyen bir sistemin, senatoda sayısal çoğunluğu sağlamak için nasıl suistimal edildiğine dikkat çekti.

“Bu ‘fetih’ hırsıyla gençlerimizin geleceğine, nitelikli eğitim haklarına nasıl kastedildiğine şahit olmanın üzüntüsü içindeyiz” diye konuşan mezunlar, kendileriyle aynı ideali paylaşan herkesi bu anlayışa karşı mücadeleyi genişletmeye çağırdı.

“Geldiğimiz noktada gün, kamu zararı vermekten çekinmeyen, eğitim ortamının vasatlaşmasından kaygı duymayan, biat kültürünü dayatmak için çabalayan, aklını ve vicdanını kaybetmiş bu yönetim anlayışını sorgulama değil; ona karşı mücadelemizi çoğalarak nasıl büyütebileceğimizi düşünme günüdür“ diye konuşan mezunlar, Boğaziçi’nde yaratılmaya çalışılan hukuksuz ortamın tekil bir örnek olmadığına da dikkat çekti.  

“Bu büyük saldırıya karşı bizimle aynı ideali paylaşan herkesle çok daha kararlı bir şekilde bir araya gelmeli, bilimsel ve evrensel ilkelerle işleyen yeni bir üniversite modeline kavuşmamızı sağlayacak politikaları vakit kaybetmeden konuşmaya başlamalıyız” diye konuşan mezunlar, ”Gençlerimizin nitelikli eğitim haklarını gasp eden bu zihniyete karşı ancak çoğalarak, taleplerimizde ısrarcı ve takipçi olarak kazanabiliriz” açıklamasında bulundu.  

Boğaziçi Mezunlarından Kamuoyuna

KAMUOYUNA

Üniversitemizde kayyum zihniyetine karşı bir yıldır tüm bileşenler olarak sürdürdüğümüz mücadelenin en karanlık günlerini yaşıyoruz.

Üç fakültemizin seçimle iş başına gelmiş dekanları, YÖK’ün 18 Ocak tarihli kararıyla, haksız ve teamüllere aykırı bir şekilde görevlerinden alındı.  Böylece üniversitemiz seçilmemiş isimlerin yönetimine mahkum edilmiş oldu.

Okulumuzu ele geçirmek için her yolu deneyen ancak başarılı olamayan kayyum zihniyeti, devlet kurumlarıyla işbirliği yaparak ve kamu otoritesini kötüye kullanarak hukuka ve katılımcı yönetişim ilkelerine aykırı bir müdahalede bulunmuş, ülkemizin en değerli kamu üniversitelerinden birinde, üniversitemizde, bir yıldır yaşanan tahribatı ve kıyımı derinleştirmiştir.  

Boğaziçi mezunları olarak, tek amacı üniversitemizin yönetim birimlerini kontrol etmek olan bu müdahaleyi kabul etmiyor, seçilmiş dekanların en kısa sürede görevlerine iade edilmesini talep ediyoruz.

Gün, kuralsızlığı ve yasa tanımazlığı kendine şiar edinen,  meşru her itiraza tehdit ve kaba kuvvetle saldıran, ülkemizin en değerli kurumlarının içini boşaltıp yöneteceğini zanneden bu anlayışa karşı, sesimizi daha da gür çıkarma, eylemliliğimizi genişletme, mücadelemizi çoğaltma günüdür.

İyiyi ve doğruyu yok etmekten başka hedefi olmayanların ve bu yıkım siyasetiyle barışık yaşayanların elinde adeta rehin tutulan üniversitelerimizi tamamen kaybetmek istemiyorsak, hiç vakit kaybetmeden bizimle aynı ideali paylaşanlarla çok daha yapıcı işbirlikleri kurmalı, doğru politikaların üretilmesi konusunda hep birlikte mücadele etmeliyiz.

Unutmamalıyız ki, siyasi amaçlara hizmet eden keyfi ve hukuksuz uygulamaların ısrarla sürdürüldüğü, hukukun baskı ve yıldırma aracı olarak kullanıldığı, özerk ve özgür üniversitelerin yok edilmek istendiği, hatta bu talebi duyuran afişlere bir gün bile tahammül edilemeyen bir ülkede, hiç kimse için güvenli bir gelecek olamaz.

Türkiye’nin bugün yaşadığı yönetim krizinin bir izdüşümüne şahit olduğumuz okulumuzu bu yasa tanımaz, totaliter anlayışa bırakmayacak, karşılaştığımız her hukuksuzluğun yasalar önünde bir gün mutlaka hesabının sorulması için elimizden gelen tüm gayreti göstereceğiz.

Boğaziçi bileşenleri olarak bir yıldır, Türkiye’nin tüm üniversiteleri özgürce bilim üretebilsin diye sürdürdüğümüz dayanışmada gücümüzü haklılığımızdan alıyor, gençlerimize değerli bir gelecek sunabileceğimiz bir ülke hayaliyle direniyoruz. İnanıyoruz ki pek çok alanda bizim gibi mücadele verenlerle buluştukça, birbirimize cesaret verdikçe çoğalacak, bu koyu karanlığı mutlaka aydınlatacağız.

Kabul etmiyoruz. Vazgeçmiyoruz.

Mezun Nöbetleri Basın Bülteni – 21 Ocak 2022

Boğaziçi mezunlarından dayanışma çağrısı: “Gün mücadelemizi çoğaltma günüdür”

Boğaziçi Üniversitesi’nde seçimle göreve gelmiş üç dekanın YÖK tarafından görevden alınmasını akademisyen nöbetine katılarak protesto eden mezunlar, kayyum zihniyetine karşı dayanışmayı genişletmek için çağrıda bulundu. Mezunlar, “Üniversitelerimizi tamamen kaybetmek istemiyorsak, hiç vakit kaybetmeden bizimle aynı ideali paylaşanlarla çok daha yapıcı işbirlikleri kurmalı, doğru politikaların üretilmesi konusunda hep birlikte mücadele etmeliyiz” diye konuştu.

Boğaziçi Üniversitesi’nde kayyum yönetimine karşı bir yılı aşkın süredir devam eden direniş, seçimle iş başına gelen üç fakülte dekanının önceki gün YÖK tarafından görevden alınmasıyla yeni bir ivme kazandı.

Her gün rektörlük binasına sırtlarını dönen akademisyenlerin nöbetine bugün aralarında mezunların da bulunduğu kalabalık bir bileşenler grubu eşlik etti. Yaptıkları basın açıklamasıyla son gelişmeleri protesto eden Boğaziçi mezunları üç fakülte dekanının YÖK tarafından haksız ve teamüllere aykırı bir şekilde görevden alınmasının ardından üniversitenin, seçilmemiş isimlerin yönetimine mahkum edildiğini vurguladı.  

 “Okulumuzu ele geçirmek için her yolu deneyen ancak başarılı olamayan kayyum zihniyeti, devlet kurumlarıyla işbirliği yaparak ve kamu otoritesini kötüye kullanarak hukuka ve katılımcı yönetişim ilkelerine aykırı bir müdahalede bulunmuş, ülkemizin en değerli kamu üniversitelerinden birinde, üniversitemizde, bir yıldır yaşanan tahribatı ve kıyımı derinleştirmiştir” ifadesini kullanan mezunlar,  bu müdahaleyi kabul etmediklerini,  seçilmiş dekanların en kısa sürede görevlerine iade edilmelerini talep etti.  

“Gün, kuralsızlığı ve yasa tanımazlığı kendine şiar edinen,  meşru her itiraza tehdit ve kaba kuvvetle saldıran, ülkemizin en değerli kurumlarının içini boşaltıp yöneteceğini zanneden bu anlayışa karşı, sesimizi daha da gür çıkarma, eylemliliğimizi genişletme, mücadelemizi çoğaltma günüdür” diyen Boğaziçi mezunları, kendileriyle aynı ideali paylaşan herkesi dayanışmaya çağırdı.

Mezunlar yaptıkları açıklamada, “İyiyi ve doğruyu yok etmekten başka hedefi olmayanların ve bu yıkım siyasetiyle barışık yaşayanların elinde adeta rehin tutulan üniversitelerimizi tamamen kaybetmek istemiyorsak, hiç vakit kaybetmeden çok daha yapıcı işbirlikleri kurmalı, doğru politikaların üretilmesi konusunda hep birlikte mücadele etmeliyiz” ifadesini kullandı.  

Siyasi amaçlara hizmet eden keyfi ve hukuksuz uygulamaların ısrarla sürdürüldüğü, hukukun baskı ve yıldırma aracı olarak kullanıldığı, özerk ve özgür üniversitelerin yok edilmek istendiği, hatta bu talebi duyuran afişlere bir gün bile tahammül edilemeyen bir ülkede, hiç kimse için güvenli bir gelecek olamayacağına dikkat çeken mezunlar,  “Türkiye’nin bugün yaşadığı yönetim krizinin bir izdüşümüne şahit olduğumuz okulumuzu bu yasa tanımaz, totaliter anlayışa bırakmayacak, karşılaştığımız her hukuksuzluğun yasalar önünde bir gün mutlaka hesabının sorulması için elimizden gelen tüm gayreti göstereceğiz” diye konuştu.

Boğaziçi bileşenleri olarak bir yıldır, Türkiye’nin tüm üniversiteleri özgürce bilim üretebilsin diye mücadele verdiklerini hatırlatan mezunlar, “Gücümüzü haklılığımızdan alıyor, gençlerimize değerli bir gelecek sunabileceğimiz bir ülke hayaliyle direniyoruz. Pek çok alanda bizler gibi mücadele verenlerle buluştukça, birbirimize cesaret verdikçe çoğalacak, bu koyu karanlığı mutlaka aydınlatacağız” açıklamasında bulundu.

Mezun Nöbetleri Basın Bülteni – 16 Ocak 2022

“Özel duruşma uygulaması temel hukuk prensiplerine aykırıdır”

Boğaziçi direnişine destek olmak amacıyla her pazar mezun nöbetinde bir araya gelen Boğaziçililer, Berke Gök ve Perit Özen’in de aralarında bulunduğu 14 öğrenci hakkındaki duruşmaya katılmayan müştekiler için özel bir duruşma yapılmasını eleştirerek “Kamu otoritesinin kötüye kullanıldığı bu tür uygulamalar temel hukuk prensiplerine aykırıdır ve ülkemizin kurumlarının nasıl bir keyfiyet içinde yönetildiğinin de iyi bir göstergesidir” diye konuştu.  

Boğaziçi Üniversitesi direnişini genişletmek ve akademisyenlerle öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla her pazar çevrimiçi olarak bir araya gelen mezunlar, otuzaltıncı buluşmalarında, kayyum yönetiminin kapalı kapılar ardında iş bitirme gayretlerine, soru işaretleriyle dolu, birbiriyle çelişen açıklamalarına, uygulamalarına değindi.

“Kayyum rektör Naci İnci’nin şikâyetiyle tutuklanarak 94 gün cezaevinde kalan Berke Gök ve Perit Özen’in de aralarında bulunduğu 14 öğrenci hakkındaki duruşmaya katılmayan müştekiler için daha sonra ayrı bir duruşma düzenlendiğini, tüm Türkiye ile birlikte basından öğrendik” diye konuşan mezunlar, sanıklara ve avukatlarına bildirilmeden, kapalı kapılar ardında organize edilen ve şimdiye kadar örneği görülmemiş bu özel uygulamanın  temel hukuk prensiplerine aykırı olduğunu ve öğrencilerin adil yargılama hakkını açık şekilde ihlal ettiğini vurguladı.  

Açıklamalarında Matematik Bölümü öğretim üyesi Mohan Ravichandran’ın çalışma izninin ani bir kararla iptaline de değinen mezunlar, Naci İnci’nin daha önce bu konuda bilgisinin olmadığını söylemesine rağmen YÖK’e kendisinin talepte bulunduğunun ortaya çıktığını hatırlattı.    

Üniversitenin ilgili kurumlarının iradesini yok sayan, daha önce alınmış kararlara doğrudan müdahele ederek  tersine çeviren bu uygulamanın da gizli birtakım  girişimlerle yönetilmesinin tehlikelerine dikkat çeken mezunlar, “Bu kayyum anlayışının devlet kurumlarıyla işbirliği içinde attığı her adım, bir kamu kurumuna bile isteye zarar vermeye yönelik, kamu otoritesinin kötüye kullanıldığı  uygulamalardır ve sadece okulumuzun değil, ülkemizin kurumlarının nasıl bir keyfiyet içinde yönetildiğinin de iyi bir göstergesidir” diye konuştu.   

Bu yıkım ekibinin, karşılarına çıkan her konuda yeni yeni hukuksuzluklar yaratarak “ben yaptım oldu” anlayışıyla bir şeyler elde edeceğini sandığını belirten Boğaziçi mezunları, “Bizler, Türkiye’deki her üniversitenin bir Boğaziçi olması için mücadele ediyor, gençlerimizin hepsine daha iyi bir ortak gelecek sunmaya çalışıyoruz” ifadesini kullandı.

“Elli yıllık bu devlet üniversitesinin ayakta kalmasını sağlayan özelliklerini, varlık sebebimizi, ne için mücadele ettiğimizi bıkmadan usanmadan anlatmaya devam edecek; her gün bir başka hoyratlık, zorbalık ve haksızlıkla karşılaştığımız bu zor zamanlarda değerlerimizi yok etmek isteyenlere inat, değişimi daha da sağlam bir şekilde var etmeye çalışacağız” diye konuşan mezunlar, bu yolda yalnız olmadıklarını da vurguladı.  

Kendileriyle aynı ideali paylaşanlarla şimdiye kadar birçok mecrada buluşma, yan yana durma imkanı bulduklarını hatırlatan mezunlar, bu desteğin son örneğini de çok sayıda yurttaşın katılımıyla duyurulan bir dayanışma mektubunda gördüklerini belirterek, “Karşımızdaki karanlığı ancak bu şekilde çoğaldıkça yok edeceğimize inanıyoruz” diye konuştu.  

Mezun Nöbetleri Basın Bülteni – 9 Ocak 2022

“Berke ve Perit neden özgürlüklerinden mahrum bırakıldı?”

Mezun nöbetinde buluşan Boğaziçililer, üç aydır tutuklu bulunan Berke Gök ve Perit Özen’in tahliyesine değinerek  öğrencilerin neden 94 gün boyunca özgürlüklerinden mahrum bırakıldığını ve eğitim haklarının ihlal edildiğini sormaktan vazgeçmeyeceklerini dile getirdi. Mezunlar, “Düşünce ve ifade özgürlüğünün bulunmadığı, temel hak ve özgürlüklere saygı duyulmayan bir dünyada hiç kimse için bir gelecek olamayacağını unutmamalıyız” diye konuştu.

Boğaziçi Üniversitesi direnişini genişletmek ve akademisyenlerle öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla her pazar çevrimiçi bir araya gelen mezunlar otuzbeşinci buluşmalarında, kayyum rektör Naci İnci’nin şikayeti üzerine tutuklanan ve üç aydır cezaevinde bulunan Berke Gök ve Perit Özen’in tahliyelerine değinerek öğrencilerin, tüm süreç boyunca haklı mücadelelerine sahip çıkarak metanetli duruşlarıyla herkese örnek olduklarını vurguladı.

“Kayyum yönetimini protesto ettikleri için Naci İnci’nin şikayeti ile 94 gün boyunca adeta rehin alınan Boğaziçi öğrencileri Berke Gök ve Perit Özen’in keyfi tutuklulukları nihayet sona erdi” diyen mezunlar, “Her iki öğrencimize de geçmiş olsun diyor, tüm süreç boyunca haklı mücadelelerine sahip çıkarak metanetli duruşlarıyla hepimize örnek oldukları; ancak bir arada durdukça gerçek anlamda özgürleşebileceğimizi bize gösterdikleri için teşekkür ediyoruz” ifadesini kullandı.

Adalet sisteminin iktidarın kendisi gibi düşünmeyen herkese karşı kullandığı bir baskı aracına dönüştüğünü hatırlatan mezunlar, ilk duruşmalarında tahliye edilen Berke ve Perit’in neden 94 gün boyunca özgürlüklerinden mahrum bırakıldığını ve eğitim haklarının ihlal edildiğini sormaktan vazgeçmeyeceklerini dile getirdi. Mezunlar, “Bugüne kadar yüzlerce öğrencinin niçin gözaltına alındığını, burslarının kesildiğini, yurtdışı çıkışlarının engellendiğini, akademisyenlerin neden savcılığa ifadeye çağrıldığını sorgulamaktan vazgeçmemeli; düşünce ve ifade özgürlüğünün bulunmadığı, temel hak ve özgürlüklere saygı duyulmayan bir dünyada hiç kimse için bir gelecek olamayacağını unutmamalıyız” diye konuştu.  

Akademisyenler, öğrenciler ve mezunlar olarak direnişin birinci yılında 5 Ocak’ta Güney Meydan’da bir araya geldiklerini de hatırlatan mezunlar, “Bu buluşmamızda okulumuzu keyfî kararlarla, kaba kuvvet ve baskıyla yönetebileceğini, herkesi gözdağıyla  sindirebileceğini zanneden kayyum yönetiminin yalnızlığı karşısında, bir yıldır korkmadan ve yılmadan yan yana durarak, doğru soruları ve doğru talepleri ısrarla dile getirerek nasıl çoğaldığımızı yeniden gösterme fırsatı bulduk” açıklamasını yaptı.

“Dayanışmanın değerini, dostluğun gücünü ve kucaklaşmanın güzelliğini sık sık hissettiğimiz bu yıldönümü haftasında bir kez daha hatırlatalım” diye konuşan mezunlar “Kampüsteki dilek ağacımıza astığımız tüm dileklerimizin gerçekleşeceği güne kadar biz buradayız” ifadesini kullandı.   

Boğaziçi mezunları yaptıkları basın açıklamasında kendilerine dayatılan keyfiliği, hukuksuzluğu, yıldırma girişimlerini, zorbalığı kabul etmediklerini, bu ülkedeki tüm gençlerin ilkelere ve değerlere sahip çıkan, nitelikli, liyakate dayalı özerk ve özgür bir üniversite eğitimine kavuşabilmesi için bir arada durmaktan, bu konuda ısrarcı ve takipçi olmaktan vazgeçmeceklerini bir kez daha dile getirdi.

Mezun Nöbetleri – 5 Kasım 2021

Özgür üniversite ve özerk akademi özlemiyle dört mevsimi geride bırakan Boğaziçililer olarak bugün bu çimlerde hep birlikte ve yan yana durmanın önemi büyük bizim için. Biz mezunlar, 300 günü aşan direnişimizde her günümüzü sizler gibi bu kampüste yaşayarak, direnerek, kaba kuvvete karşı durarak geçirmedik.  Akademisyenler, öğrenciler ve çalışanlar olarak sizlerin dirayetinizi, inadınızı ve ısrarınızı, hep biraz uzaktan, biraz geriden takip etmek zorunda kaldık ama inanın sizlerden çok şey öğrendik.

Tüm farklılıklarımıza rağmen birlik olmayı, bir amaç için bir arada durmayı , birbirimizi tanımayı, tahammül etmeyi ve bu değerli mücadeleye ortak olmayı öğrendik.

En gergin anlarda bile çözüm arama gayretiniz, herkesin sözünün değer buılduğu anlar yaratma beceriniz, kendinize ayna tutabilme yürekliliğiniz ve dimdik duruşunuz bizlere ilham verdi. Sizin dayanışma biçiminize, mahkeme kapılarında her şeye ve herkese rağmen dans edebilme cüretinize hayran kaldık, kucaklaşmalarınıza özendik. Biz sizlerle büyüdük, kendimizi ve birbirimizi daha iyi tanıdık ve çoğaldık.

Sizin sayenizde  birbirimize umutla bağlıyız artık ve bunun için hepinize minnetarız.

Üniversitemizi yönetemeyen bir anlayışın hoyratlığıyla geçirdiğimiz bu 300 gün bize bir şey daha öğretti:

Kayyum yönetiminin tüm dayatmalarına, hukuksuz uygulamalarına, yalanlarına, keyfi yasaklarına, kurnaz çıkışlarına ve kavgacı tutumuna karşı mücadele verirken, aynı zamanda yüzlerine yerleşen korkuyu, seslerine yansıyan çaresizliği de gördük; ve haklı olmanın gücünü öğrendik.

Türkiye’nin en uzun soluklu direnişlerinden birinin parçası olan bizler artık çok iyi biliyoruz ki, bir arada ısrarla sürdürdüğümüz bu dayanışma bizi, bu ülkede eşit ve özgür yurttaşlar olarak yaşamayı, daha iyi bir hayat kurmayı, demokratik bir toplum yaratmayı dert edinen herkesle bir araya getirdi, sesimizi onlarla  buluşturdu.

İşte tam da bu nedenle Boğaziçi direnişi Türkiye için bir örnek olsun istiyoruz.

Bizleri tüm farklılıklarımıza rağmen bir arada tutan bu direniş bundan sonra sadece bizi değil Türkiye’yi ileriye taşısın, “Boğaziçi dersleri” herkese gerçekten ders olsun istiyoruz.

Çünkü sorunları ortada olan mevcut sistemi bu inanç ve gayretle geride bırakabileceğimize, şimdiye kadar ertelenen, görmezden gelinen çözüm önerilerini tüm bileşenlerin ve aynı ideali paylaşan tüm kesimlerin katılımıyla tartışıp hayata geçirebileceğimize gönülden inanıyoruz.

İçinde bulunduğumuz  tıkanmışlık halinin aşılabilmesi, kurumların ilkelere  ve değerlere sahip çıkan, liyakate dayalı bir yönetim anlayışına kavuşabilmesi için doğru politikaların üretilmesini talep etmekten, bu konuda ısrarcı ve takipçi olmaktan vazgeçmeyecek, çoğalarak bir arada durmayı sürdüreceğiz. 

Kayyum rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimler istifa edene, kurumsal işleyişe zarar veren tüm uygulamalar, ders kapatmalar, kampüs yasaklamalar sona erdirilene ve hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili karar geri alınana kadar biz buradayız.  Öğrencileri eğitim haklarından mahrum bırakan tüm soruşturma ve yargılamaların sona erdirilmesini, Berke ve Perit’in derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz.

Kabul Etmiyoruz. Vazgeçmiyoruz.

Mezun Nöbetleri Basın Bülteni – 5 Kasım 2021

Boğaziçi 300 gündür direniyor

Özgür ve özerk üniversite ideali için 300 gündür direnen Boğaziçililer, dayanışmanın gücünü göstermek ve sesini çoğaltmak için kampüste bir araya geldi. Akademisyenler, öğrenciler, çalışanlar, mezunlar ve öğrenci ailelerinden oluşan Boğaziçi bileşenleri, Türkiye’de demokratik ve katılımcı ilkelere dayalı bir üniversite ideali gerçekleşene kadar mücadeleye devam edeceklerini duyurdu.

Boğaziçi Üniversitesi’nde kayyum yönetimine karşı 2 Ocak’tan bu yana devam eden direniş 300 günü geride bıraktı. Akademisyenler, öğrenciler, çalışanlar, mezunlar ve öğrenci ailelerinden oluşan Boğaziçi bileşenleri, Güney Meydan’da bir araya geldi ve gün boyu süren farklı etkinliklerle, mücadeleye devam edeceklerini duyurdu. 

Akademisyenlerin her gün rektörlük binasına sırtlarını dönerek tuttukları nöbete bu kez tüm bileşenler olarak katılan Boğaziçililer, nöbetin ardından direnişin 300 günü vesilesiyle birer bildiri okudu.

Bildirilerin ortak talepleri başta Naci İnci olmak üzere atanmış kadroların derhal istifa etmesi, tutuklu yargılanan ve eğitim hakları engellenen Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri Caner Perit Özer ve Enis Berke Gök’ün serbest bırakılması, hukuksuzca yargılanan tüm öğrencilerin dava süreçlerinin sonlandırılması ve dersleri iptal edilen akademisyenlerin görevlerine iade edilmesi oldu.

Bildirilerinde Naci İnci’nin ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine yönelik kanuna başvurduğuna dikkat çeken akademisyenler “Kendisi için öğrencilerimize ilişkin aldırdığı koruma tedbir kararı yönetim acizliğinin delilidir” ifadesini kullandı.

Öğrenciler, nöbet sonrasında tutuklu arkadaşları Berke’nin Metris Cezaevi’nden yolladığı mektubu da okudu.  “Herkesin eşitçe fikirlerini paylaşarak ve elini taşın altına koyarak çok güzel şeyler ürettiği 300 gün deneyimledik ve deneyimlemeye devam ediyoruz. Aslında 300 gündür bu okulu yönetenler yine biz bileşenleriz” sözleriyle duygularını dile getiren Berke, mektubunda Boğaziçi için direnenlere selam gönderdi.

Ortak nöbete ülkenin dört bir yanından kampüse gelerek katılan öğrenci aileleri “Herkes bilsin: Bizler çocuklarımızın yanındayız ve onlarla gurur duyuyoruz” açıklamasında bulundu. Mezunlar ise Güney Meydan’da okudukları bildiride “İçinde bulunduğumuz tıkanmışlık halinin aşılabilmesi, kurumların ilkelere ve değerlere sahip çıkan, liyakate dayalı bir yönetim anlayışına kavuşabilmesi için doğru politikaların üretilmesini talep etmekten, bu konuda ısrarcı ve takipçi olmaktan vazgeçmeyecek, çoğalarak bir arada durmayı sürdüreceğiz” dediler. Çalışanlar adına açıklama yapan Eğitim-Sen temsilcileri ise son 300 gündür yaşananların bir üniversitenin nasıl yönetilemeyeceğini gösterdiğini vurgulayarak “Şimdiden Türkiye demokrasi tarihine geçen bu uzun soluklu mücadelemizin eskisinden de güzel bir Boğaziçi yaratacağına inanıyoruz” diye konuştu.

Nöbetin ardından öğrenciler 300 gündür sürdürdükleri direnişin sesini çoğaltmak için sergi, pankart atölyesi, Berk ve Perit’e mektup yazımı ve konser gibi barışçıl etkinlikler düzenledi.

Mezun Nöbetleri – 31 Ekim 2021

Bugün 31 Ekim Pazar.  Boğaziçi direnişini genişletmek, akademisyenlerin ve öğrencilerin sesini çoğaltmak amacıyla mezunlar olarak bir araya geldiğimiz yirmialtıncı nöbetimiz.

Özerk ve özgür üniversite mücadelesi verdiğimiz 300 günü geride bırakırken, yeni bir şiddet ve baskı ortamıyla karşı karşıyayız. Kayyum yönetimi, geçen hafta yaşananlardan da anlaşılacağı gibi, üniversitemizi sivil polis gözetiminde, güvenlikçi şiddeti ve çevik kuvvet tehdidiyle yöneteceğini açıkça ilan etmiştir. 300 gündür dile getirilen taleplere karşı söyleyecek tek bir sözü olmayan, acizliğini güç kullanarak gizlemeye çalışan bu yönetimin kof kibrini rektörlük önünde bizzat başlattığı “çadır kavgası”yla hepimiz bir kez daha görmüş olduk.  

Kendi öğrencisi, akademisyeni ve mezununa gözdağı vermekten başka bir şey yapamayan, talepleri dinlemeyi, kavramayı ısrarla reddeden bu yönetimin gözünde üniversite kampüsü, sadece bir tehdit ortamıdır. Yapılan her eylemle, açılan her çadırla ve söylenen her şarkıyla bir itirazın dile getirildiğini, çok sesliliğin  beslendiğini, fikirlerin özgürce tartışıldığını gören ve bundan delice korkan bu anlayışın böyle bir ortamda uzun süre yaşama imkanı yoktur. Ve izlediğimiz kaba kuvvet gösterileri bu yönetimin var olma savaşında ne kadar zorlandığının da göstergesidir.

Üniversitemizi yönetemediğini attığı her adımla adeta ilan eden kayyum yönetimi baskıcı uygulamalarını sadece güvenlikçi tedbirlerle değil idari usulsüzlükler, yasa tanımaz davranışlar ve hukuki oyunlarla da sürdürmeye çalışıyor. Daha önce öğrencileri ihbar ederek tutuklanmalarına neden olan Naci Inci’nin bu hafta da, kendisi için yeni bir mağduriyet yaratma gayretiyle 14 öğrenci hakkında “Ailenin korunması ve kadına karşı şiddetin önlenmesine yönelik kanuna” başvurarak tedbir kararı aldırdığı bilgisi geldi.

Bu kanun uygulanamadığı için kadınların hayatını kaybettiği ülkemizde bir üniversite rektörünün kendi öğrencilerine karşı bu tedbiri aldırmaya çalışması, mücadele ettiğimiz bu anlayışın pervasızlığını  ve acımasızlığını göstermektedir. 

Polis kasklarının ve kılıfına uydurulan kanunların arkasına saklanarak üniversitemizde var olmaya çalışan, beğenmediği haberlere erişim engeli getiren, sevmediği akademisyenlerin çevrim içi varlığından bile korkan, güvenlikçi takviyesiyle iş yapmaya çalışan  bu yönetimin yüzü hiç kızarmayacak, biliyoruz; ama yılmıyoruz. Kamuoyu önünde onları utandırmaya, haklı taleplerimizi ısrarla dile getirmeye ve tüm paydaşlar olarak bir arada durmaya devam ediyoruz.

Bu vesileyle tüm mezunları 5 Kasım Cuma günü okulumuzda gerçekleştireceğimiz ortak nöbete davet ediyoruz. Her türlü zorluğa, baskıya, tehdide, usulsüzlüğe, yalana ve yasağa rağmen 300 gündür yılmadan sürdürdüğümüz direnişimiz bize dayanışmanın önemini, gücünü ve güzelliğini gösterdi. Hiçbirimiz 300 gün önceki kişi değiliz artık; yeni bir hayata, yeni bir gayeye, yeni bir umuda tutunduk. Gelin bu değerli kazanımı hep birlikte okulumuzda öğrenciler, akademisyenler ve çalışanlarla birlikte kutlayalım.

Kayyum rektör Naci İnci ve yönetimi ile bugüne kadar hukuksuzca kadrolaşmış tüm isimler istifa edene, kurumsal işleyişe zarar veren tüm uygulamalar, ders kapatmalar, kampüs yasaklamalar sona erdirilene ve hukuka aykırı şekilde kurulan fakültelerle ilgili karar geri alınana kadar biz buradayız. Can Candan’ın bir an önce göreve iade edilmesini, Feyzi Erçin, Seda Binbaşgil ve Özcan Vardar’ın derslerinin devamını, öğrencileri eğitim haklarından mahrum bırakan tüm soruşturma ve yargılamaların sona erdirilmesini, tutuklu öğrencilerin derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz.           

Kabul Etmiyoruz. Vazgeçmiyoruz!